Kesilen parmağıma sürülen kül

Kanımı yakarak susturmuştu hani

O gün tırnaklarım beni yemeye başladı

Ve şekilsiz, morlu bir beyazla dikildim dünyanızın karşısına

Dünyanız ki,

Düğmeleri düşen yara yerlerine

Su geçirmez kumaşlarıyla gelir


Yakından değil bu devrilen şeylerin görüntüsü

Günler alt alta

Soluğumda gezinen ayak izleri

Öyle ki

Bir günü aralamayı unutur sürekli çekiştirilen perdem

Asıldığı yerde uçmaya gecikir

Bir uçsa uçtu sayılmaz

Bulunmuş olmanın hengamesinde

Ayağım takılır ilaçlara da derdime yuvarlanırım


Ağır vakitlerin sarı yeltenişleri 

Kapı arkası kıyafeti gibi biraz

Dönemeçsiz yaşamımı yarıda kesip

Karahindibaların yükünü üflemeye gitmem gibi.

Hem siz bilmezsiniz

Balkonumun iki kenarı hâlâ özgür olduğunu sanır

Yarısında duvar yok diye


Babamın delinmeyen kuyusundan kalma üstümdeki dikili günah

Gıcırdayan tarafıma biraz yağ

Bozuk kaldırımlarıma belediyeden süs bitkisi

Belki bir fıskiye evimden akan kirli suya nispet

Ki dökülmesin dudağınızdan döngüme eziyet bir dua