Tuhaf ve biçimsiz bir güne gözlerimizi açarken
Tuhaf ve biçimsiz bir aynaya gülümserken
Sırtımıza bir pelerinin sihirli sözcüklerini asıyoruz
Ve diyoruz ki: “Ben tek, siz hepiniz”
Tek kişilik bir savaşın her daim kazananı edasıyla
Tuhaf ve biçimsiz gülümsememizi çarpıtıp
Aşağıdakileri selamlıyoruz.
Biz bağırdığımız kadar büyük, ezdiklerimizin sırtında uluyduk.
Kendi ulularımızı dar ağacında sallandırıp ulurken
Bu yolda dimdik yürümek olmaz, biraz da eğilmeyi öğrenmeliydik.
Eğilip bükülüp en çok işimize yarayacak cikletleri bakkaldan çalıp cebimize attık.
Bakkal amca, görüyor ama uğraşmıyordu.
Herkes görüyor ama uğraşmıyordu.
Çamura bulaşma üstüne bulaşır diye bir dize ezberlenmişti
Yoksa atasözü müydü
Atalar da biraz retorik olsun diye toplumu yanlış yoldan yürüttüler
Sonra da geleneklerine bağlı iyi niyetli insanlar, ezilenler arasında sayıkladılar
Sakızları yoktu, bir hakları, talepleri, istek neydi bilmezlerdi
Atalara ve kutsal kitaplara taparlardı biraz da emirlere
Emir almayan insanların boşluğu hiç dolmayacak gibiydi
Emir alanların huzuru yadsınamazdı.
Bu böyle miydi, hep böyle miydi?
Niçe olsa evet derdi, tüm nihilist çaresizliğiyle
Dante olsa ne derdi:
“Bugünün bir daha asla doğmayacağını düşün.” derdi.
Günü kopar ya da günü yakala, bırak geçmiş geçmiştir; gelecek zaten daha gelecek oho
Tüm retorik sözlerin sonunda saçmalıyor, nereye bağlayacağımızı kestiremiyorduk
Tuhaf ve biçimsiz değildik, tuhaf ve biçimsiz kişileri düzeltmeye çalışan umutlulardık
İşin özü oldukça aptaldık ve mücadeleden, bencillikten, büyükmüşçesine davranan gürültücülerden epeyce yorulmuştuk.