09.00
Mükellef bir uykudan uyandım. Canım eşim gitmiş, sıcacık yerini bana bırakmıştı.
Aylak gülümsememi alıp mutfağa gidiyorum, kahvaltımı yapıp çıkmalıyım.
Çay demlemeyle uğraşmayıp hemen bir bardak kahve hazırlıyorum kendime.
Bu gece için sevgilime nasıl bir sürpriz hazırlasam diye bir sürü düşünceye dalıp hepsini yanıma alarak evden çıkıyorum.
11.00
Durakta bekliyorum, sanırım akşamki sürprizi buldum. Yuppii.
Her hafta gittiğim istikamet, her hafta gittiğim spor salonuna gitmek için her zamanki otobüs hattına biniyorum.
İleriye doğru ilerledikçe adımlarım ağırlaşarak orta bölmede direğe tutunup yerimi seçmiş bulunuyorum.
Yeşil parkalı üç adam en arkayı satın almış rahatlığında yayılmış.
Ayakta durmak için cama iyice yapışıp kendimi koltuk arkası cam kenarına iyice sabitliyorum.
İçimdeki ürpertiyi durdurmak için kulaklığımı aramaya koyuluyorum, hay aksi! Yanımda değil.
Solumda bıyıklı amca bıyık buruyor, kim bilir aklında neler kuruyor, yanındaki gözleri kısık bakışlarını diğer yolculardan saklıyor ama benden saklamıyor? Bir durak sonra inmesi gerek, oflayıp yüzüme doğru erken geldim sitemi fırlatıyor adeta. Yolu bitmiş, inmek zorunda olduğundan sinirlenmiş sanırım.
11.30
Son durak.
Durmadı...