Durmasını bilmediğim bir yer var benim.
Hep en iyisini istemenin yanlış olduğunu öğrenmiştim. Sanki en iyisini istemek çok büyük bir günah ve aza kanaat edip elimdekiyle yetinmekse insanlığımın göstergesiymiş gibiydi bütün zihin dünyamda.
Edinmiş olduğum dini ve toplumsal kuralların bir getirisi olan bu vaziyet beni en sonunda acımı küçümsemekten, kendimi yerlere düşürüp sürüklenmekten başka bir yere getirmedi. Üstüne üstlük bir de bu durumdan manevi bir doygunluk duyarken aynı zamanda da ruhumu delik deşik ediyordum.
Ouroboros (kendi kuyruğunu ısıran yılan) gibi açlığımı tatmin etmeye çalışırken aynı zamanda da kendime zarar veriyordum. Daireler çizerek ilerlerken önüme çıkan her şeyi de bu zihin perdesinde yargılayıp hayatıma devam ediyordum ya da etmeye çalışıyordum. Ve bir gün gerçekten de çıkmaza girip daha dibe inemeyeceğim çünkü dibin ta kendisi olduğum bir noktaya vardım. Sağıma soluma bakıyorum, sürekli başkalarından bir yardım eli uzatmasını arzu ediyorum çünkü öğrendiğim bilgi varlığında istemek değil de ilahi güçler sonucunda karşına çıkmasını beklemek makbul olandır, sen bekleyeceksin, senin düşkünlüğün dışarıdan gelen yardım elleriyle onaylanacak ve ancak o zaman bu vaziyetten çıkabilecekmişsin gibi bir algı…
Tabii insan en dipte olduğunda aklında, ruhunda, kalbinde kendi için önemli ne varsa artık her şey değer varlığını değersizliğe bıraktığında aklına belki de hiç gelmeyecek düşünceler durmaksızın yığılmaya başlıyor. Ben de bu düşünce tufanı ardından artık bende oturmuş olan değer yargılarımda bir çelişki olduğunu fark ettim. Neden içinde bulunduğum durumun başkalarınca onaylanmasını bekleyip bir de onlardan medet umuyordum ki? Bulunduğum durumu çevreme kanıtlama çabası ne diyeydi? Ya da niye elimdekiyle yetinmek zorunda olup en iyisini isteyerek de büyük bir günah işlemiş oluyordum? İşte bu düşünceler beni gerçekten uyandırdı derin bir uykudan. Boyunduruk altında yaşamak gerçekten fevkalade buhranlı ancak boyunduruk altında yaşadığını dahi bilmemek ne acınası.
Farkındalıklar hep bir uyanışı temsil eder. Düşlerse olmasını istediğiniz ancak başkasından medet umduğunuz uzak bir gerçeklik… Ben de uyanıyorum ki artık hiçbir şey düş gibi gelmiyor bana. Her şey berrak, ben benin farkındayım ve kendim için en iyisini isteyebilecek durumdayım. Hatta istemeyi de es geçip bu uğur yolunda faaliyete geçmem gerektiği hususunda da bilincim açık.
Bana iyi gelecek, beni olduğum yerden en iyi yerlere taşıyacak her şeyin enini yapmak, gözlemlemek, görmek, duymak, tanışmak, sevmek, koklamak, okumak, yaşamak, hissetmek, sezmek, düşünmek, bilmek, gezmek, sarmalamak… ve de paylaşmak istiyorum.