Son zamanlarda hayatımı tatsız buluyorum, işe yaramaz bir kahve gibi. Bu sıkıntıdan kurtulmanın ne denli zor olabileceğini düşünüyorum ve çözümü net bir şekilde resmedebiliyorum. Sıkıntılardan kurtulmayı gerçekten isteyecek kadar basit bir irade gücüm olsaydı, her şey çok daha basit hale gelebilirdi. Buhran dolu dönemlerin sürekli beni takip etmesi alışık olduğum bir durum. Huzursuzluk kavramıyla tanıştığımdan beri hep böyle devam etti. Sürekli duygusal ve psikolojik yüklerimden kaçmaya çalışarak geçirdim günlerimi. Duygu yüklü bir insan olmayı tercih etmeyişimin asıl nedeni bundan ibaretti. Her zaman gelen kaçıp kurtulma düşüncesi. Aklınıza bu fikir bir kere düştüyse, hastalıklı bir şekilde yayılarak kişiliğinizi etkiler. Bugünkü yaşantımın rengine dönüşmek adına çok fazla kırılma noktası yaşadım. Duvarınızda her zaman parlak ya da mat bir renk olsun istersiniz. Kişiliğinizin iyi görünmesi ve dikkat çekmesi için. Yaşadığınız olaylar ve düştüğünüz buhran renkleri karıştırır. İstediğiniz rengi her elde etmek isteyişinizde farklı bir ton ortaya çıkarırsınız. Bir süre sonra renginiz oluşur ve duvarda kendini sergilemeye başlar. Duvardaki boyalar ruhu saran yaralarla rutubetlenir, hatta küf tutar. O zaman üstüne yeni bir renk atma ihtiyacı duyarsınız. Eski kendinizin üstüne yeni kendinizi atarsınız. Yeni boyanın altında kalan eski rengi sadece siz bilirsiniz çünkü dışarıdan bunu fark etmezler. Siz de bunu istemezsiniz zaten. Boyaları ve renkleri birbiriyle o kadar karıştırdım ki duvarın eski halini hatırlayamaz oldum. Küflü, eski ve ahenksiz bir duvarım oldu. Duvarı kıracak bir iradem olsaydı, renkler daha basit olurdu.