Bunca ejderhanın alevinde kurtulmak için hep birlikte üzerine su dökerek söndürmek yerine neden bir kahramanın çıkmasını hâlâ bekliyoruz ki?
Saat sabaha yakın, saat beş olmuş, ben demli çayımı yudumlayarak yazmaya çalışıyorum. Dünyadan uzak kalmayı istesem de ben dünyadan uzak yaşamak için yaratılmadım ki. Yaşayayım diyerek, irkilerek bu dünya ve içinde dünyayı hayatı …ok etmeye çalışanlarla yaşamak zorunda olduğum gerçeği ile irkiliyorum! İstemediğimiz insanların nefret ve kin dolu sadece para kazanma hırsı, insan kazanmayı seçmeyenlerin hırçın tavrı karşısında şaşırsam bir türlü, saklansam bir dehlize bin türlü, anlayamıyorum! İstediğimiz sadece gönülden gelen bir tebessüm kardeşim, o da bedava, para istemiyor ki kimse sizden gülümserken; neden buna rağmen hâlâ kin, nefret dolusunuz, anlayamıyorum!
Tamam, fevkalade insanlar değiliz lakin bu kadar da vahşi bir hayvan gibi saldıranlar da değiliz yani! Bunca nefretinize rağmen biz sizin sülalenizi araştıran, söven, elinizdeki parayı sizler gibi gasbedenlerden de değiliz; nedir bunca zam, stokçuluk, yıkma girişimiyle dövize yönelmek, insan hayatına, ekonomisine müdahale etmek? En acısı, müdahale eden dış düşman… Ya içteki düşmanların çokluğuna ne demeli? Şimdi ne etmeli? Sokağa mı çıkmalı? Hayır… Birlik beraberlik içinde üzerimize düşen ne ise; en azından dolar almayız, bozdurup elimizden çıkarır, döviz bürolarının kapalı kalmasına yardımcı olur, yüksek satışa izin vermeyiz, bunu da yapamaz mıyız insan olarak?
Bilmem kasalara kâğıtlar doldukça ne anlıyorlar? Güç kazandım derken yarın ecel ile yıkılacaklar, cehennemin ateşini topluyorlar! Yani aklı, izanı, şuuru devlet mi sağlasın? Her vatandaşı tek tek toplayarak elinden, bunu yapması için mi sürüklesin? O zaman bizler neyiz? Neden bu dünyadayız? İçimden geçenleri söylerken, yazarken acıtıyor, kanatıyor yüreğimi. Rabb’in yardımıyla sabrı basıyorum üzerine merhem diye… Rabb’im her şeyi bilendir. Demiyorum ki bunlarla neden yaşıyoruz? Bir sebebi mutlaka vardır; bu sebep de onların açtığı yaraları sarmak bize düşer, onların acı diye verdiklerini bizler bal ile tatlandırmak bize düştüğü ve bu üzerimize düşeni yapıp yapmadığımızı Rabb’im bizden görmek istediği için olabilir.
Onlar iç âlemlerinde cehennemi yaşarken, dünyayı cehenneme çevirmeye çalışırken, bizim içimizde cennet varken neden cennete çevirmiyoruz ve hâlâ bekliyoruz; bunu anlayan, idrak eden var mı acaba? İçimizde imanla bir huzur varken neden dışarıda huzur yok? Manen onlar yaşamıyorsa biz yaşıyorken neden yaşamaları için kalp masajı yapmıyoruz şok aleti ile şok ederek? Bunca ejderhanın alevinde kurtulmak için hep birlikte üzerine su dökerek söndürmek yerine, neden bir kahramanın çıkmasını hâlâ bekliyoruz ki? Bunlar sadece bir tesadüf değil, üzerimize düşen vazifeyi yapmamız içindir.
Siz beni tanıyorsunuz, ben sizi tanıyorum, bir gün bir yerde karşılaşmasak da yarın ahirette, Hakk'ın mahkemesinde karşılaşacağız. Şimdi siz “Yüzüme bakmadınız ki gönlümdekini okuyorsunuz.” diyebilirsiniz.
Ben gönlünüzü okumuyorum, yüzünüzü görmesem de gönüllerimiz aynı ızdırabı yaşıyor. Siz “Nereden biliyorsunuz?” diye sorabilirsiniz, ben “Bizler aynı gönülle, aynı acıları hissederek yaşayanlarız, yani siz markete giderken fiyatlar ucuzluyor, ben giderken pahalı mı oluyor sanıyorsunuz?” derim.
Gönlümüzde uçsuz bucaksız bir cennet bahçesi yok mu? Az dokun; şuurla, vicdanla, merhametle kapısını açacak ve göreceksin, ben hislerimi söylüyorum, hissettiklerimden söz ediyorum, vesselam.
Selamlarımla.