ama buradasın işte
işte tam buradasın
seni göremesem ne fark eder
ikimizin ortasında yüzü kara metafizik
boyun eğiyor
utansın
aynı şarkıları dinliyorum durmadan
fredrik hegel ile okyanusun kıyısında biraz konuşuyoruz
ben bir yandan tahta çukur bir kaba avuçlarımla su dolduruyorum
kafamın üstüne koyuyorum
suyu aman ha dökmeden kamerun’lu sıtma hastası çocuklara götürüyorum
avurtlarına doldursun diye çocuk
son yüzyılın ileri gelen bilim metotlarına gönül koyduk
çünkü zaman hiçbir durumda ittifak etmedi bize
bacılarla biz bize kaldık
bakım ve inanç ve merhamet ve bakım bütün musibetlerin üstesinden gelecek
bu köyde bir çocuk yetişecek
ismini mandasından yarım asır önce kurtulduğu
ingilizden alacak
biz bu köyün gerçek adını bu sebeple hiç bilemeyeceğiz
milenyumun ortalarında meşhur bir müzisyen olacak çocuk
şöhretinden gözü dönecek
dönemin kırma -insana kırma denir mi?- holivud aktrislerinden birine
kaba saba bir şarkı yazacak
sen o şarkıya zamanında denk gelemeyeceksin biliyorum
denk geldiğinde
ben çoktan eve dönmüş olacağım
sen ise, neredesin kim bilir? -ben değil
ama buradasın işte
aynı çağ bize göz kırpıyor şimdi
ve seni hatırlamak
seni unutmamak daha da kolaylaşıyor
böyle ağdalı laflar etmeyi ne zaman adet edindin diye sorarsan
çünkü ha bire aynı kitapları okuyorum
aynı kitaplar, aynı şarkılar,
aynı yolları yürüyorum her gün
akşam yorgun argın bahçeme döneceğim
çok sevdiğim ingiliz dostum “korkaklık alçaklıktır” demiş olacak iki gün önce telefonda
cesur davranamadığım için kızmış bana
yüreklendiriyor güya
hüsran içindeki insana alçak denmez ki
beş para etmez dostlarım ve yarım kalmış hikayelerim
akşam yorgun argın bahçeme döneceğim
yan bahçede bir mangal telaşı
üçü kız biri erkek dört çocuğun
(evvelden beri böyledir çünkü ülkemizde, ille de erkek doğana kadar oluk oluk şişer-boşalır evin hanımı)
birbiriyle nasıl mutlu oynadıklarını göreceğim
ve kedi yavrularıyla
gözüm yerde çıplak duran bir salyangoza takılacak
kabuğu nerede diye merak edeceğim
ve arkasında bıraktığı ışıklı yolu takip edeceğim
hemen sonra kuru bir ekmek parçasını salyangozun kabuğu sanacak, önce sevinecek, sonra üzüleceğim
sen tam karşıma oturacaksın
“canımın içi, bu hayvan bu kabuğu bırakıp gittiyse bir bildiği vardır, zorunda kalmıştır, karışmasana hayvanın işine”
diyeceksin
işte bak, görüyor musun? buradasın
canım istediğinde yeri geliyor karşıma oturtuyorum seni
yeri geliyor sohbet ediyorum
bazen sadece sarılıp uyuyorum
bazen dinliyorum
bir şeyler öğretiyorsun bana
kalmayı, gitmeyi, nehirleri, okyanusları, filozofları,
salgın hastalıkları, teknolojiyi,
kaba saba afrikan şarkıcıları, siyasileri,
ekmek kabuklarını ve salyangozları
selin
2020-05-27T11:22:33+03:00Bu platforma girmeseydim bu şiiri ve bu hazzı kaçıracaktım. bazı şeyler öylece oluveriyor demek ki.
Gamze
2020-05-27T03:18:37+03:00İyi ki denk geldim bu özgün ve güzel şiire 🐌🍞Kaleminize sağlık
selin ateş
2020-05-27T02:39:29+03:00Farklı ve apayrı dünyaların, kelimelerin bir potada eridiği naif bir resim gibi olmuş şiiriniz, kaleminize ve kedilerinize sağlık
Nisa
2020-05-27T02:16:31+03:00Okurken, alt metinden tanınmış bir şairin bilindik bir şiiri hissedilmiyor. Bu şiir sanırım bütünüyle sizsiniz ve bu bütün çok güzel. 🌸
şeyma
2020-05-27T01:35:08+03:00yüzümde buruk bir tebessüm oluşturan, manidar bir şiir olmuş, kaleminize kuvvet.