Eksilen Ağaç

1

Kırgınım, üzgün, bıkkın. Ulaşamadığım dalı kesmekteyim günlerdir. Çiçeklerini tek tek koparıyorum. Yapraklarını hunharca yoluyorum. İçimdeki sarsıntıyı ağacın dallarına yüklüyorum. Ağaçları severdim eskiden, her yeni tomurcukta heyecanlanırdım. Ne renk açacak diye bekler, her sabah kalkar onu sulardım. Konuşurdum onunla dünyayı, hayatı. Cevaplayamayacağını bildiğim halde sorular sorardım. Kızardım, ağlardım. Beni sessizce dinlerdi canım ağacım. Şimdilerdeyse gök karardı. Fakat yağmur bile yağmıyor şehire. Ellerimle sulasam da yetmiyor bu ağaca. Eskiden ben yeterdim ona, birlikte büyürdük.

Nankörlük etmek istemem sana sevgili ağaç,

Ama artık ne sen bana yetiyorsun ne ben sana, büyüyemiyoruz işte birlikte. Ne senin köklerin derine iner beraber olursak ne de benim. Bırakıyorum seni. Denize attığım o taşlar gibi. Sonunu yazıyorum senin de. Gün gelir gölgene gelirim, dinlenirim elbet. O zamana kadar bu orman eşlik etsin sana. Kucaklayın birbirinizi tüm ağaçlar. Gökyüzüne uzansın dallarınız, insin kökleriniz en derinlere. Ama beni bırakın da gideyim. Bu orman benim için değil artık, bu orman sürüsü olan bir çobanın, pikniğe gelen bir ailenin, bal yapan arının, kışın uyuyan o ayının… Sadece benim değil.

Ben öğreneceğimi öğrendim bu ormandan. Sevmeyi öğrendim, kendimi bilmeyi, saygıyı, nefreti, hayatı… Hatta artık ben, sen oldum sevgili ağacım. Dallarıma salıncaklar kuruldu. En güzel aşklara ev sahipliği yaptım gövdemde. En güzel şarkıları dinledim, en güzel şiirleri okudum. Tek başına ağlayan o küçük kızın dostu oldum. Ama beni de çizdiler. Hiç kapanmayan o yaraları kendi elleriyle açtılar. Sulamayı unuttular, budamadılar, çiçeklerimi koklamadılar. En güzel anlara misafir ettiler belki beni ama sonunda unuttular.

O yüzden artık bu orman benim için değil, ben de sen olamam artık, köklerimi başka yerlere salmanın vakti… Büyümek için gidiyorum bu ormandan.

 Zaten tek bir ağaçla kocaman orman eksilmez ki…

2

Uğur böceklerini takip ederek yeni bir yeşile ulaştım. Ama bu sefer mavi de var hayatımda. Gökyüzü mavisi sanma… Denizin mavisi. İlk günler anlayamadım onu. Alışamadık birbirimize, kızdı bazen deniz, kıyıya vurdu hiddetle. Ay onu sakinleştirdi o gecelerde. Ben de izledim bazen korkarak bazen de hayranlıkla. Ama deniz bana iyi geldi.

Yeni bir ağaç diktim toprağa, ilkbaharın başında. Çiçekleri açtı. Gün geçtikte pembeleşti. Kökleri daha hızlı uzadı bu sefer. Denizin dalgaları ona iyi geldi. Yeni bir arkadaş yarattım kendime. Dallarını her gün budadım. Suyunu verdim sabahları çarşaf gibi uzanan denize karşı. Misafir beklemedim. Yalnızlık ona iyi gelsin diye ben bile uzaklaştım yanından. Onu denizle baş başa bıraktım. Yazdım o sırada da. Durmadan yazdım. Doğru sözcükleri aradım tüm ormanda. Karşı dağdaki eski ormanıma baktım. Ne de çabuk dolmuş yerim. Sanki daha da yeşil olmuş yamaçları. Orman acaba hiç sevmemiş miydi beni? O yüzden mi yeşili güzelleşti? Ben gidince…

Tekrar ağacıma dönüyorum. Yeni yerime… Denize karşı oturuyorum. “Ben ne zaman bu ağaç olacağım? “diye soruyorum kendime. O köklerini daha da saldı derinlere, ben hala gölgesiyle yetiniyorum. Benim köklerim de ulaşacak mı günün birinde derinlerime? Başkalarının suyu yetecek mi beni büyütmeye?

Bu denizin karşısında daha da mı küçüldüm ne… Geceleri karanlığında kaybolduğum için mi düşünmeye başladım böyle? Biraz dinlendir sevgili ağaç beni. Bir şeyler söyle. Köklerimin derinlere ulaşacağını, her yeni günün başında çiçek açabileceğimi hatırlat bana. Bugün çok sessizsin. Biraz daha çabalamam gerektiğini mi anlatıyorsun bana, bu sessizliğinle? O ormandan ayrılırken bilmeliydim, yeni yerlerin beni büyütmeme ihtimalinin de olduğunu. Toprağının bana iyi gelemeyebileceğini…

Ben de susuyorum o zaman sen gibi bu yeni ormanda bir süreliğine.

Belki de sessizliğim büyütecek beni de. 

Ne dersin sevgili ağacım?