Çığlıklar birikmiş tonca sessizliğin ardından, bağırmak mı ister insanoğlu yoksa içine mi hapseder onca kederi? Gerçi kim duyar ki çığlıklarımızı, aynı evin içinde ayrı yaşadıklarımız mı yoksa karşıda durup da görmeyenler mi? Anlatmak istese insanoğlu çilesini, kim oturur çilingir sofrasına, dostum dedikleri mi ya da fedakarlık ettikleri mi? Gamsızdır bizim insanımız ya da en büyük acı hep kendisinde vardır. Dinlemez dahi karşıdakini hep vardır bir artısı, onunkinden... Başlasak anlatmaya kim gelir koyar başımın altına dizini? Aynı evin içindeki farklı odalardaki mezarlar mı dinler seni yoksa geçiştirircesine cevap verenler mi? En büyük sorundur insanımızın dinlemeyişi. Kimisi ekmek peşinden vazgeçmiştir dinlemekten kimisi kendi derdinden büyüğünü yok sayışından. Yaslasan şöyle sırtını arkana kim duracak yanında? Sordun mu bu soruyu kendine, eğer cevabın evetse mühim bir yalnızlık sarmıştır çevreni. Arayışa girmek ne çaresiz bir durum değil mi ya da teselli aramak değil midir birilerini oraya koymak için verilen çaba? Biz mi kambur olduk destek vermekten yoksa hiç mi destek görmedik diye büküldü belimiz? Kaç zaman oldu dostunla ağlamayalı. Aynı evdekiler, yabancılardan bahsetmiyorum bile... Kaç kişiye açtın en derinliklerini veyahut kim bilir kimsenin bilemeyeceği sırlarını ya da var mı öyle biri? Aslında her ne dersek diyelim öyle günahlar işler ki insanoğlu yalnız kalmaya mecbur edilir. Kimimiz yasak aşkı kovalar kimimiz hiç olmayacak sevdayı kimimiz en büyük günahını ailesine yapmıştır kimimiz en aciz durumda satmıştır dostunu. Yalnızlık aslında kendimize verdiğimiz bir cezadır, işlenen günahların neticesinde.