ben en geniş zamanlı şiiri yazdım, kırılırken parmaklarım. teker teker, sökülürken tırnaklarım, dibinden… kanaya kanaya.

perdeler kapalıydı, ışık girmedi odama. yalnızca karanlık karşıladı bizi. kocaman dünyasına, kendine hapsetti.

yıllarca.

onca yıl nasıl yaşadım o evde, hiç mi aynaya bakmak gelmedi içimden, neden yüzleşmedim kendimle?

kalbimi nasıl kapattıysam başka birine, perdeleri de öyle kapattım yıllarca. biraz nefretten, yastan ve kemikten oluştum.

atlaslardan özür dilemiyorum artık, çünkü en geniş zamanlı şiiri,

ben yazdım.

titrerken bedenim.

yangınlar içinde, yanarken.

acılar içinde, kıvranırken.

 

atlantik okyanusu’ndan yarımadalar’a, karanlıklardan aydınlıklara yükselirken ruhum,

özgür bıraktım onu, bir çocuk parkında ağlarken.

gözyaşlarım doğurmuştu selleri, saat on ikiyi beş geçiyordu,

tüm dünya uyumuş,

ben hala uyanıktım.

yalnızdım, sefalet ve kir dolu…

 

ama yazdım en geniş zamanlı şiiri,

atlasları sevdim, en çok onları…

kapatmışken perdeleri gözlerime,

bir ışık gibi parlarlardı en ince yerlerime.