ENERJİİİİİİ
Gecenin koyu karanlığında, yalnızlığın çıkmazlarında sıkıştım. Dışarıda doğanın en güzel melodileri.
Gaz lambasını ellerim titreyerek yaktım. Kırışmış derimle kaplanmış, artık kemikleri gözüken elim gaz koktu, nostaljiden vazgeçemeyişim, koksun!
Masanın üzerinde yığına dönüşmüş ilaç kutuları arasından tansiyon ilacımı buluyorum, dizlerime tutunarak sallanan sandalyeme otururken hayıflanıyorum ‘’ Yolun sonu yaklaşıyor’.
Yıllar önce okuduğum Sevme Sanatı isimli kitabı tekrar okuyorum. ‘Annenin görevi çocuğuna süt vermektir, bu sütün yanında balda verebilirse mükemmel olur. O balda annenin kendini sevmesidir.’ diyordu.
Üç aylık maaşımı tırtıklamak için etrafımda pervane olan torunlarımı gördüğüme göre kendimi daha fazla sevmem lazım…
Kırışmış yanaklarıma makas atıp, ağır hareketlerle telefonumu aldım, çocukluk arkadaşıma mesaj yazdım. ‘Sabah kahvaltıya bekliyorum, mazeret kabul etmiyorum, kahvemizi içerken huzurevindeki yakışıklıların kullandığı baston modellerinden, içtikleri son çıkan B 12 vitaminlerinden konuşacağız…