Helenistik Çağ'ın felsefe sistemlerinden biri olan Epikürcülüğün kurucusu Epikür, M.Ö. 340 yılında doğmuş, küçük yaşta Demokritos’la tanışarak onun öğrencisi olmuş, girdiği felsefe dünyasında ilerledikten sonra ise kendi “bahçe”sini kurmuştur. Aslında bu bahçe, girişinde “Yabancı, burada kendini iyi hissedeceksin! Burada, en yüce iyi olan haz vardır.” yazan, çeşitli konuların konuşulduğu bir sohbet yeriyken zamanla, Epikür’ün felsefesini anlattığı bir okula dönüşmüştür. Epikür’ün yaşamı boyunca oldukça fazla arkadaş, dost edindiği söylenir. Ayrıca çok sayıda eser vermiş olmasına rağmen bizlere yalnız yazdığı üç mektubu ulaşan Epikür, bu kısıtlılık içinde bile Karl Marx, Jeremy Bentham gibi önemli isimlerin üzerine kafa yorduğu bir isim olmuştur.
Epikür’ü anlarken Platon hakkında bilgi sahibiysek onun fikriyatını daha rahat anlarız. Çünkü neredeyse Platon ne söylediyse tersini söylemiştir. Epikür’ün haz bahçesinin aksine Platon’un okulunun girişinde “Geometri bilmeyen giremez.” yazar. Platon’un okuluna, o dönemde var olan birçok okulda olduğu gibi, kadınların girmesi yasaktır fakat Epikür’ün okulu herkese açıktır. Platon adil olmayı öğütlemiş, bunun üzerinde durmuştur. Tarih boyunca bilgelik, erdemlilik gibi çeşitli kavramları yücelten birçok filozof olmuştur. Fakat Epikür’e göre bunların tamamı bir araçtır. Acıdan kaçmak, bizim tek amacımızdır.
Epikürcülükte, temel ihtiyaçlarını karşılayacak imkana sahip olan kişi, hayatını basit yaşayarak ve karşılayabileceğinden fazla talepte bulunmayarak acının potansiyel varlığını yok eder. Epikürcülük, ilk bakışta fazla düz bir yaşam sunuyor gibi gelebilir fakat Epikür, öğütlediği ölçülü yaşamı, dostluk ve bilgi ile canlandırır. Yani burada öğrenmek, ölçülü olmak ve dostluk üçlüsü etrafında kurulan bir hayat öğütlenir.
"Ekmekle su, aç birinin ağzında en büyük hazzı verir."
Epikür’e göre insanın hayatına hükmeden iki şey vardır: Haz ve acı. İnsan ancak acıyı ortadan kaldırıp hazza ulaştıkça mutlu olabilir. Zaten insan istese de istemese de bir noktaya kadar eylemlerini acıdan kaçmaya yönelik gerçekleştirir. Hatta içgüdüsel birçok davranışı da buna göre şekillenmiştir. Nasıl ki atomların doğal hareketi aşağı doğrudur, insanların da doğal eğilimi acıdan kaçmaktır, der.
Onun “en yüksek iyi” dediği şey, hiçbir şeyi arzulamama halidir. Hazzın varacağı en üst sınır da budur. Arzu etmeyi bırakan insan, acı ve yokluk hissinden de muaftır. Acıya mahal veren şeyler kötü, zevki artıran şeyler ise iyidir. Kısa sürecek olan bir acı, daha kalıcı bir zevke yol açıyorsa o da iyidir. Ona göre her istek karşısında insan kendisine şu soruyu sormalıdır: Bu istek elde edilirse ne olur, elde edilmezse ne olur?
Epikür, uzun süren hazlara “statik” haz demiş ve onları, kısa süren “dinamik” hazlardan üstün tutmuştur. Çünkü ünlü bir restoranda yediğimiz pahalı bir yemek, onu her yiyişimizde bizim için sıradanlaşır fakat hakiki bir dostla yapılan sohbetin tadı hiç eskimez veya bizi etkileyen bir kitap cümlesinden yıllar sonra aynı hazzı almamız muhtemeldir. Epikür, kendi becerileriyle bir şeyi tamir edebilmek, zanaat sahibi olmak; insan, evren üzerine kafa yormak ve bir şeyler üretmek, gerçek dostluklara sahip olmak gibi şeyleri, güzel sofralarda oturmaya, iyi görünen insanlarla birlikte olmaya ve toplumun saygı duyduğu biri olmak için yaşamaya tercih eder. Bu hazların insana daha iyi geldiğini savunur.
Epikür’e göre ahlaklı yaşamak, acıyı azaltarak yaşamaktır. Eğer bunu daha komplike hale getirirsek işin içine politika ve dayatma girer. Gelin görün ki Epikür ne siyasetten ne de dayatmalardan hoşlanır. Ayrıca Epikür, bizden bağımsız bir şekilde var olan adalet ideasına inanmaz. Ona göre adalet, "sen bana zarar verme, ben de sana" şeklinde karşılıklı bir anlaşmaya dayanır. Bu konuda da Platon ve öğretilerine ters olduğunu görebiliriz.
Ayrıca Epikür, ölüm korkusunu yersiz bulur. İyilik ve kötülük duyularla var olan şeylerdir ve ölüm, duyulardan yoksun olmaktır, der. Ölüm yaşayanları da ölmüşleri de ilgilendirmez, çünkü yaşayanlar için ölüm yoktur, ölüler ise zaten yoktur. Bedenden bağımsız bir ruh anlayışı söz konusu değildir. Kısacası nasıl bedenden evvel ruhun bir hayatı yoksa veya bu bizim için iyi veya kötü değilse bedenden sonra da ruhun herhangi bir hayatı olmayacaktır ve bu bizim için kötü olamaz, der. Böbrek taşı sebebiyle yatağında can verirken bile geçmişte duyduğu hazları düşünen, acısını son mektubunda bile yok sayan Epikür'ün vasiyeti ise "Öğretilerimi unutmayın." olmuştur.
Yazar: Umay Karalar
Aslı
2021-07-01T19:34:02+03:00Ne güzel bir içerik olmuş, mis gibi anlatmışsınız. :)