Eşiğine geldiğim şeylerin dehşetiyle savruluyorum. Sesim daha gür çıkıyor ama iyi anlamda değil. İçime saplanıp kalıyor kelimelerim. Hiçbirinin anlamı yok. Hiçbir şeyin anlamı yok. Yok.
Size beni tanıdıklarını söyleyecekler. İnanmayın. İçinde büyüdüğüm rahmin bile beni tanıdığını sanmıyorum.
Kimseyi affetmiyorum ve kimsenin affedilecek bir kabahati yok.
Oluşuna karşı gelmenin sonucu, kendine yabancı kesildiğin aslında sen olan o balçıkla kaplanmak. O iğrenç hale bürünmek. Her şey aklımızda bitmiyor. Balçığı kabullenmesen de orada oluşunu değiştiremiyorsun. Teslim ol diyorum artık o hisle içim nefes alıyor daha evvel hiç almamışçasına. Sonra hüzne boğuluyorum 'ya yaşanacak daha çok şey varsa'
Aklım olmadığını söylüyor, pek yaptığı bir şey değildir.
Bu yüzden baştan aşağı ikna oluyorum.
Gitmem lazım. Bir süre daha kalsam da nihai durum buna işaret ediyor.
Bu gücü kendimde nasıl bulduğumu bilmiyorum. Eskiden biliyordum. Bildiklerimi tekrarladığımda ünlü bir yazardan çalınmış bana ait olmayan, beni tanımlamayan cümleler silsilesiyle doluyor sadece kafam. Zorla okuduğum bir kitap gibi eski ben.
Pes etmek istiyorum, çok yorgunum.
Yine de ben gidene kadar bir süre koynunda dinlenmeyi hiçbir ölüme tercih etmem.
Sevginin insanın aklıyla oynayan korkunç gücü.
Keşke sadece buna saplansaydım keşke üzerimi saran tek balçık bu olsaydı. Keşke biraz kafanı içinden kaldırıp düşmekte olan beni fark etseydin.
Keşke biraz saçımı okşasaydılar, seni seviyorum demekten kanıma bu kadar çekinmeseydim.
Keşke bu deniz bu kadar dalgalanıp aklımın içindeki masalları yıkayıp götürmeseydi.
Keşke.