Ne gökyüzündeyim ne de yer yüzünde
Ne yediğim yemektir Ne de içtiğim su sudur
Ayaklarımın bastığı toprak ne memlekettir ne de yuva
Ateşi göğsümde yanan bir ilk bahar
Ayazı yedim çölün ortasında
Dostum duymasın acır halime
Bin tövbe ederek gittim el evine
Kalakaldım bilmediğim bir şehrin büyüklüğünde
Ben artık ben değilim
Adım adıdır
Aradığım ise bana bakar utanır
Gözleri gözlerimdir
Baktığı azap olsa durmam yalın ayak giderim
Çektiği dert derdimdir
İki büklüm olmuş sırtım benim
Eser kalmamış özlemden
Serdar sandığım sır olup akar gözlerimden benim
Yeri yurdu neresidir bu erin
Çok uzaklardan gelmiş besbelli
Bir yabancı yanaşır limana
Halkın gözü kulağı onda
Herkese gül gonca
Bana esir oldu bir kuru lokma
Hakkın cenneti midir bir adım atılsa
Ben yârimi isterim girmem onsuz bahçenin kapısına
Arar dururum kevserin orada
Yoksa benim yerim yurdum cehennem midir bilemiyorum ama
Şaşar aklım dilim tutulur bakarım etrafıma
Bilemem neredeyim
Yanar dururum ben yârimi isterim
Anlamayan aklın kime kul köle olur
Ben razıyım dedim ama
Saçlarıma bak aklar doldurdun genç yaşıma
Yaşım feda olsun senin uğruna
Kimseler duymasın sen gel yamacıma
Karşı yakanın bir ucunda şiirler söylenir gerçi sen bilmezsin ama
Tarihi çarşıdan ipek mendiller alınır nakış nakış işlenir ismin
Çok istedim seni ama mecbur ettin beni
Yoksa der miyim hiç olmayan şeyleri
Kopamıyordum ben de ateşe verdim tüm yerleri
Türküler söylenir öğle vakti
Azap olur gelir gecelerin şiddeti
Aklım giderse sorun değil sen kal yanımda
Senden kalanı gör ıssız kuyularda
Zindanımın başında adın
Buyur ettim seni aklımın sarmaşığına
Esir ettiğin gülün hür yaprağına
Ben seni isterim dedim
Sensiz neyleyim cenneti
Başım üstüne yeminim