Kırılmış 'can'dan köşkün, kan beyaz sızar

ve karanlık girdabın ruhunu yakar

Tuzla buz olmuş sarhoş yalnızlığın

Şimdi köhne* kalabalığına kim bakar?


Vaktinde değil vaktin de değil

Geç kalınmışlık ve erkenden yorulmuşluk var gençliğinde

Bedeninin büyüklüğü ruhunun küçüklüğünce

Esir!

Sevgiden prangayı geçirip ayağına, saygının çatısı altında kalacaksın!

İmdat!

Ne kapı kilitli ne kaçmaya çabalayacaksın.

Sığınak arar oldu, yurtsuzluğuyla nam salmış göçebeliğin

Kışın çetinliğini görmeden ne de güzel gürlersin.

Ölülerini toprağa gömmeden ne de güzel gülersin.


Senin örtün değil, giysin değil, mezarın beyaz olacak

Yedi adıma on beş adım

İçeriye gün doğacak, kamaşan gözlerine acıyacaksın!

Onları, olanları say, ben yıldızları saydım.

Özgür!

Düşme bir daha o kuyuya,

Demdir bu.

Tekerrürün kırıldığı yerdir bu.

Yıldızların geri düştüğü, çocukluğun kaybedildiği

Büyüklüğü anladığın gamdır bu.