Sözcükler ile eskitiyoruz kavramları.

Bir kelime kaç defa söylenirse yitirir anlamını?

Bir his ne kadar hissedilirse, o hisse kayıtsız kalınır?


Peki, sen bu yüzden mi sustun hep?

Eskitmemek için sevgimizi,

Yoksa ben mi çok iyimserim sence?


Bahsetsene biraz

Sevgimi hangi cenderelerden geçirirsem buna aşk dersin?

Daha nice karşılığa tenezzül etmez cümlelerin?

Yok mudur bir aynası yüreğinin?


Oysa ben, tüm harflerinin, tüm kelimelerinin altında kendimi aradım hep.

Sevdiğin, özlediğin, öfkelendiğin herkesi kendime benzettim. 


Baktığım her yerde,

Dinlediğin her şarkıda,

Kurduğun her cümlede,

Ben

Sen

Biz

Ya da korkunç bir “ya da”

Korktum,

En çok ne kadar korkulabilirse bu dünyada.


Yüreğini sorgulamaya hiç yetmedi cesaretim,

Kerhen kabullendim söylediklerini duymadan,

Ama mürekkebinle çok kavga ettim,

Hiç haberin olmadan. 


Yanlış mevsimde açmayayım diye,

Yaşatmadım toprağa bu doğumun sancısını.

Bu sebepten mütevellit, ölemedim de.

Peki şimdi hiç varolmamış sayılır mıyım?

Sanmam.


Şimdi içimde henüz yazılmamış bir şarkı yankılanıyor.

Hayallerim daha yarışmadan kaybediyor,

Köklerim filizlenmeden geberip gidiyor.


Ruhuna dokunduğum ilk günden beri

Eriyor buzullarım olmayışının sıcaklığında

Adeta kızıl bir kor ateş çiğniyorum ağzımda,


Fısıltıyla nakşedilmiş dantelli cümlelerinin sessizliği

Sanki durmadan yokluğuma selam verir

İçimin bahçelerindeki yangın çiçekleri

İşte böyle filizlenir. 


Kimbilir kimler yakıştı şimdiye dek o tertemiz bedenine?

Benim ise ipliğimin hammaddesi kir.

Beyaz elbise,

Siyah elbise,

Çiçekli elbise…

Sahi, bir elbise kaç defa giyince eskir?