Ya bu evde bir sorun vardı ya da aklında… İlk günden beri aklını kemiren şüpheler daha güçlü bir şekilde beynini işgal ediyordu. Kolaylıkla elde ettiğimiz tüm güzelliklerin bir bedeli vardır… Diye düşünürken sevgilisini sözü aklına geldi. ‘’Yine başlamayacaksın değil mi? Sıkıldım senin bu komplo teorilerinden, hayal gücünün saçmaladıklarından. Ya bir kez olsun kabul et, bir kez olsun istediğimiz olunca sorgulamayı bırak ve sadece yaşarken tadını çıkar! Çok mu zor?’’ Evet zordu. O kadar çok canı yanmıştı ki, istediklerini elde ederken, artık kolay zaferlerin gerçekliğine inanamıyordu. Artık ne içmeden uyuyabiliyor, neden ayılmadan uyanıyordu.
Sevgilisi şimdi burada olup yaşadıklarına tanık olsaydı aynı şeyleri söyler miydi? Bunun nasıl tadını çıkarabilirdi ki? Oturduğu yerde rüzgarın serinliğini üşüyünce pencereyi kapatmak için ayağa kalktığı anda bir çift el hissetti boğazında. Ne olduğunu bile anlayamadan üzerine çıkan birinin ağırlığıyla sırt üstü düştü yatağa. Boğazındaki parmaklar öyle şiddetli sıkıyordu ki nefessiz kaldı. ‘’Bunu bana nasıl yaparsın!’’ diye bağırıyordu kadın parmaklarını Yusuf’un boğazından ayırmadan. ‘’Bunu neden yaptın!’’ Karşı koymaya çalışsa da nefessiz kaldıkça gücü de azalıyordu. Karşı koymayı bıraktı. Kolları iki yanda yatakta uzanırken gözleri kapandı. Gözleri kapandığı anda boğazındaki parmaklar çekildi ve tüm gücüyle nefes aldı. Dakikalarca suyun altında nefessiz kalmış birinin son gayretiyle suyun üzerine çıktığında aldığı gibi derin derin nefes almaya başladı. Kendine geldiğinde odada yalnızdı ve hala tül perde rüzgarın etkisiyle uçuşuyordu.
Bir süre hareketsiz uzandı yatakta. Deli gibi çarpan kalbi yavaşça düzelmeye başladığında bir arabanın motor sesini duydu. Bahçesine gelip durmuştu. Güçlükle yatakta doğrulurken kapı zilini duydu. Ağır adımlarla alt kata inip kapıyı açtı. Karşısında Altan vardı…