Uyandı, yüzünü yıkadı
Sevdiği rebul kolonyasını
Sertçe alnına, yanaklarına vurdu
Aynada kendiyle göz göze geldi, sırıttı.
Mahşere ramak kala
Ardında kalan seyrine,
Cebinde kalan ömrüne baktı.
Bozuklardan daha değerli olacak diye,
Gururlandı.
Coşkulu marşlar çalan bir orkestra;
Evden uğurlanma serabı.
Ve illa ki!
Lokomotif gücünde bir trombon;
Olmazsa olmazı.
Beş kara zeytin yediğine göre
İlk sigarasını yakabilirdi
Kaldırıma basmayan adımlarını durdurdu.
Ekip otosunu gördü
Yüzünü elleriyle siper etti
Heyecanı görünmez oldu.
Çakmağını ateşledi
Cismi bilinmez oldu.
Koşmaya başladı;
Sökülmeye başlanan, son telefon kulübesine yetişti.
Durun dedi, durun.
Teknisyen, adamlarına başını sallayıp
Arama onayını verdi.
Çekildiler kulübeden,
Son rızası gerçek oldu.
Yakalarını kaldırdı,
Mono ahizeden, sordu buluşma yerini.
Kaldırdı sol elini, taksici mesafeyi beğenmedi.
Ayaza hürmeten, bir düğme daha ilikledi.
Bu bir inatlaşmaydı, tam olarak delilik.
Bu buluşma, mekaniğe karşı bir suçtu.
Ayrıca daha dün, İsviçreli bilim adamları;
Sevgisiz de yaşanabileceğini, resmen duyurmuştu.
Yaklaştıkça buluşma mesafesi
Güzel koku aklını çeldi,
Yakayı ele değil,
Kadına verdi.
Gözleri yabancı, gülüşleri Egeli çıktı.
Konuşulacak çok şey,
Gülünecek şakalar sıradaydı.
Başkalarının haklarını savunmak, vazifeleri...
İyi
Güzel
Ve basit şeylerin
Yere, göğe sığmayacağı;
Dünden belli...