Türbülans, İthaki poetik serisinin uzun süredir dikkatimi çeken şiir kitaplarından bir tanesiydi ve geçtiğimiz ay "2021 Attilâ İlhan İlk Şiir Kitabı Vakıf Özel Teşvik Ödülü"nü almaya hak kazandı. Böylelikle okuma yoğunluğumun arasına serpiştirip nefes aldığım şiir kitapları sıralamasını biraz değiştirmek durumunda kaldım. İnce ve bir solukta okunabilecek bir şiir kitabı gibi durduğuna bakmayın; çağlar boyu kadına giydirilen bütün giysilerden sıyrılmak isteyen bir kadının, her ölüme, zulüm ve yıldırmaya yükselttiği ağıt ve isyanın yükünü omuzlarımıza bırakıyor. Deyim yerindeyse külçe gibi ağır.

 

İnsanı tanrıya, yaşadığı hayata, topluma küstüren gerçeklik, kâh susarak kâh haykırarak büyütülen öfke... "Sarsıntı"yla başlıyor ve okuyanı her sayfada biraz daha sarsarak ilerliyor. İmgeler dünyanın her yanında acı çeken kadınların acılarını, ızdıraplarını, öfke ve küskünlüklerini taşıyor üstü kapalı. Mutluluk vadetmiyor, vadetmeyecek zira bu kadim bir acı, derin bir sancı. Bir meselesi var; Allah'la... İlk şiir bu küskünlükle başlıyor. Kitabın devamında da bu derin kırgınlığın izleri var. 

 

"mesele 

geceleri kararan gözümden yukarı bakarak 

yakardığım allahla aramda"

 

Yer yer kendine bile darılır şair:

"zihnimde dişil sesler beni isyana çağırır sonra uysal bir kadının kollarında 

kendime darılarak uyurum"

 

Kitabın bir yerinde İran'da tecavüzcüsünü öldüren Reyhane çıkıverir karşımıza. Asılarak idam edilmesinden önce annesine yazdığı mektuptan bir alıntıyla:

 

"Duydukların yüzünden ağlama.

karakoldaki ilk günümde, yaşlı, bekar bir görevli, canımı yakmak için ojeli tırnaklarımı kullandığında, güzelliğin burada aranan bir şey olmadığını anlamıştım"

 

Kadının varlığının bizzat silahın kendisine dönüştürüldüğü, yok edilmek için aslında hiçbir sebebe ihtiyaç duyulmadığını göstermiyor mu? 


Bir teklifle yazıyı bitirmek istiyorum. Aylık okuma listelerinin en az bir iki tanesinin şiirden, günümüz genç şairlerinden yana kullanılmasını teklif ediyorum.