Hatırlar mısın?
O gün dışarı çıkmıştık da miden kötü olmuştu,
Elini elime almıştım, orta ile baş parmak arasını;
“iyi gelir bu” diyerek ovmuştum.
Bir süre o şekide oturduk sanırım,
sessizdik, sadece elini ovuyordum.
Memnun görünüyordun, içimi ısıtmıştı,
gerçek şu ki; yaparken işe yarayıp yaramadığını ben bile bilmiyordum.
Hangi gündü acaba, hangi ay, hangi mevsim?
Ne giyiyordun; siyah tişörtünü mü, yeşil bluzunu mu, beyaz hırkanı mı?
Nereye oturmuş, ne yemiş, ne içmiştik?
…başım ağrıyor, gözlerim sulanıyor, burnumun içi yanıyor acı acı.
Yavaşça kaldırıyorum kafamı tuvalet çanağından,
alnım terlemiş, saçlarım pamuk şeker gibi yapış yapış, derinden soluyorum.
Çenemden senin rujunun izini silerdim eskiden, şimdi kendi kusmuğumu siliyorum.
gözlerimden yaşlar akıyor, mide asidi yakıyor solunum sistemimi.
Doğruluyorum. yüzümü yıkıyorum. ağzımı çalkalıyorum.
Üstümü çekiştiriyorum, sigara ve kusmuk kokusundan kurtulmaya çabalıyorum.
Artık senin bildiğin gibi çiçek ve turunçgil kokmuyorum,
içi dolu küllüğüm iyi geceler diliyor ben yatağa yatarken.
Mor salkımlar soldular, döktüler yapraklarını bir bir.
Sokaklarda oynamıyor artık dingil köpekler.
Eskiden büyüttüğümüz bahçede yürüyorum.
Ölülerin leşlerini, kemiklerini eziyorum ayağımın altında.
Yatıyorum, bir sağa; bir sola dönüyorum.
Ama nafile, bu saatlerde uyku bile haram.
Çenemi sıkıyorum, dişlerimi gıcırdatıyorum, vazgeçiyorum.
Çaresizce yakıyorum ışığı, masa başına geçiyorum.
Elimi ovuyorum, baş parmağım ile işaret parmağımın arasını;
İşe yaramıyor sevgilim.
Artık o bile işe yaramıyor…