Before Sunrise filminden,

Fırlamış gibiydik sevgilim.

Necip Fazıl'ın, Bir Adam Yaratmak'ta

Kendi yazdığını yaşaması gibiydi

ama

Daha farklıydı.

Biz de bir senaristin,

Tahayyülünü yaşıyor gibiydik.


Onlar,

Viyana'daydı ve biz de,

bir başka başkent,

Ankara'daydık.


Ben Kars'a gidiyordum, sen Eskişehir'e. Balıkesir'den binmiştin trene.

Sonra tanıştık ve konuştuk.

Sen yola benimle devam etmeyi seçtin,

Bende sensiz devam etmemeyi.

Ortada, Ankara'da inelim iyisimi dedik,

İndik.


Ama 24 saatimiz vardı birbirimiz için.

Sen konferansına yetişecektin.

Benim ise,

Benim ise vardı o zamanlar

Kendime göre bir işim.

Senden önce.


Cebeci'ye yürüdük, Sıhhıye'ye sonra.

Soğuktu ve sabahtı.

Simit aldık, bayat çıktı, sövdük.

Metroya bindik, metrodan indik.

Ulus'tan çıktık, Hamamönü'nde kalenin surlarından baktık.


Öpüştük.

Seğmenler'di hatırladığım.

Belki de başka bir yer.

Ne bileyim sevgilim,

Ben,

Ankara'yı bilmem ki!

Sana sorsam, sende bilmezsin.

"Önemli olan ne yaşadığımız,

nerede yaşadığımız değil." dersin.

Ama önemli sevgilim.

Before Sunrise'dakiler Viyana'daydı ve bizde,

bir başka başkent,

Ankarada'ydık.


Şimdi gelsen kesin şey dersin,

"Neden bu filme taktın kafayı

benim manyak sevgilim."

Sevgilim, onlar Viyanada'ydı ve biz de

bir başka başkent,

Ankarada'ydık.

Sonra hepimiz, yani onlar ve biz,

trende tanıştık dördümüz.

Onlar umarsızca tüm gün eğlendiler.

Bizde eğlendik.

Onların 24 saati vardı.

Kaderin işi, bizim de.


Sonra hiç tanışmamış gibi,

Ayrıldılar.

Tekrar buluşmak için,

Söz verdiler.


Şimdi ben merak ediyorum sevgilim,

Filmdeki gibi olacak mı onu.

Sen de ayrıldın mı benden,

Hiç tanışmamış gibi.

Ben ayrılmadım çünkü,

Filmle zıtlaşan tek yanım da bu.

Şimdi yazsan bana mesela,

Anında cevap veririm.

Filmdeki gibi bekleyemem on yıl geçsin.

Ben filmin kaderini inkar ediyorum sevgilim,

Sana söyleyeyim!


Velevki ayrıldık, söz verecekmisin,

Tekrar görüşmek için.

Diyelim söz verdik,

Tutacakmısın?

Bana sorma, ben tutarım çünkü,

Çünkü ben sevgilim,

Hayatımda bu kadar mutlu olmadım,

Ve mutlu olduğum anlarda,

Takılı kalmaktır en kötü huyum.

Diyorum ya, sen şuan yazsan,

Ben anında cevap veririm.

Filmdeki gibi bekleyemem on yıl geçsin.

Ve ben sevgilim,

Filmin kaderini inkar etmekteyim.


Bu arada ben,

Filmin devamını da izlemedim.

Zaten ilkini de,

Seninle tanıştıktan sonra izledim.

Bizim kasetci Ferdi'ye anlattım seni.

O da "Abi filmi izlemiş gelmiş

Uyduruyorsun bana işkembeden." dedi.

Sinirlendim.

Sonra yaşadıklarımızı hayal bile edemeyip

Film sanan Ferdi'ye acıdım.

Zavallıcık dedim.

Ama içimden.


Bence herkes yaşamalı böyle güzel anlar.

Bir gün başa geçersem sevgilim,

Bir gün başa geçersem,

Kanun çıkaracağım.

Herkes hayatında rüya gibi bir gün yaşamalı diye.

Yaşayamıyorsa yaşatmalı!

Anayasada da yazıyor güzelim,

Ben söylemiyorum.

Kanunlar söylüyor.

Maddeler, fıkralar, bentler.

Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlettir.

İmkana olmayana imkan vermek,

Az ile çok arasındaki ayrımı kapatmaktır yani

Ülküsü.

Merak etme sevgilim,

Eşitleyeceğim.

Ama önce,

Başa geçmeliyim.

Ondan da önce,

Seni bulmalıyım.


"Yok vallahi uydurmuyorum." dedim sonra Ferdi'ye, anlatmaya çalıştım, dinletemedim.

Bana filmi bedava verdi sevgilim.

Ama ikinciyi

Vermedi.

Para istedi.

Almadım bende.

Olur da yine bir gün buluşursak,

Buluşursak bir gün yine,

Onu da anlatacağım Ferdi'ye.

Buluşamazsak,

Filmin devamı da var diyen Ferdi'yi

İyi bir

Hırpalayacağım.

Oynamayın lan hayallerimle benim!


Dur biraz sevgilim.

Yoksa sen filmi izledin de,

Filmi yaşamak mı istedin benimle?

Bu kadar rastlantı çünkü,

Kaderle dahi açıklanamaz gibi.

Senmiydin yapbozun parçalarını birleştiren?

Ben kaderin üstünde bir kader ararken,

Seninle mi karşılaştım?