İki taraf için de hiç adil olmayan acımasız bir savaştı. Birlikte bunca geçen anlamlı zamandan sonra savaştıklarını bile anlamadan birbirlerine en ilkel silah olan kelimelerle saldırdılar. Aralarında ki fiziki mesafe kötüye dair her şeyi körüklerken, eğer kaldıysa bile kalplerinin bir köşesinde ki son sevgi kırıntısını hissetmelerini engelledi. Böyle puslu zamanlarda sığınacak tek ışık; can yakıcı bir ateş ile acıyı sinirle bastırmak ve boğazı sıkan nefes almayı güçleştiren durumdan kaçmak olunca ikisi de hiç hem de hiç durmadı. Uzun yıllar namusları gibi korudukları çocukça saflıkta ki aşkları artık yok gibiydi. Biraz durup düşününce aslında uçuruma giden her adımı geri atacak bir şeylerin olduğunu fark ederlerdi ama durmadılar ve hiçbir zaman birbirlerini gerçek mana da duymadılar.
Kargaşanın ortasında kalan erkek ilk susan oldu. Konuşsa bile hiçbir şeyin değişmediğini far ketti. Kaybettiklerini kavga ile kırmak ile hınç ile ya da başka hiç bir şeyle geri getiremez ya da acısını bastıramazdı. Bildiği bir sondu, ilk kez başına gelmemişti. Kız acımasız ve çıkarcı bir hal aldı zamanla. Aşkın acı yüzüyle tanışmış, benliğindeki karanlıkta yeni biri olmuştu. Her arzuladığı olmasa da en koyu kırmızı haliyle gerçek aşkı yaşamak yerine saldırıp kırıp parçalayıp sonra aşksız ama çıkarlarına uygun bir yalana teslim olmayı tercih etti. Bu erkek için tahmin edilebilir ama yine de trajik bir sondu. Onu buna nelerin ittiğini bilmekle beraber kızın yaptığı hiçbir şeyi ona tam yakıştıramıyordu. Onu doğuştan gelen bir öğreti gibi bitmek bilmez bir alışkanlık halinde kendi içinde kendisine karşı bile koruyordu. Oysa birini tanıyamamış olmak ve bunu en zor zamanda fark etmek ağır bir yüzleşmeydi. Daha ağırı ise ayna ile olandı.
Canınızı bile isteye acıtana, kalbinizi paramparça edene hiçbir şey yapamamak ve sadece susup kenara çekilmek ne büyük bir beladır. Bu ne kadar güç ister pek kimse bilemez. Hem her şeyi kabullenip hem olanlara kendi içinde isyan etmek uzun sürecek bir kaosa soktu erkeği. Kız sonbahardan sonra kışı yaşamadan kendini yalancı bir bahara teslim etti. Güneşli günler ona yeniden nefes aldığını hissettirse bile gerçek baharın çiçekleri derin bir kış görmeliydi fakat onun buna sabrı yoktu. Yalancı baharın farkına vardı mı, bununla yüzleşti mi bilinmez. Erkek uzun süren sessizliğe kendini teslim edip kimsenin anlamayacağı kadar sabırla acısını çekti. Kendi içinde hala o eski aşka saygı duyuyor, kışını uzun tutuyordu. Bahar ne zaman çiçek açacak olsa yönünü kışa döndü. Değil yazı yaşamak, bahari bile kendine hak görmüyordu. En büyük yoldaşı sırtında ki değil yüreğindeki yüklerdi. Kaybedilen bir aşk savaşının bedeli ömürlüktü sanki.
• 1/3.8.24 Ant •