Andrew Scott'ın 'Geçecek' dediği gibi, belki de kalbimiz, zamanın en iyi ilacı olduğunu bilmeden yaralarımızla yaşamayı öğreniyor.
Şu an hissettiğin acı, gelecekte seni daha güçlü kılacak. Karanlığın içinde bile parlayan bir ışık var; belki de bu, seni gerçekten tanıyacağın yeni bir başlangıçtır.
Her yeni gün, umut dolu bir fırsat sunuyor ve seni bekleyen güzellikler var. Kendine şans ver, çünkü sevginin en derin halleri bile geçicidir. Unutma, en zor zamanlar bile bir gün sona erer; bu yolculuğun sonunda daha güçlü bir sen olarak çıkacaksın.
Doğan güneşle birlikte hayat, gölge düşürmeden akmaya devam eder. Zaman, durmaz; geçmişi değiştiremez, ama geleceğe yönelik adımlar atmanda yardımcı olur.
Yaraların iyileşmesi uzun sürmez, ancak o düşünceden çıkmak işte asıl büyük mesele. Her şey bir yıldız kayması gibi, geçip giden zamanın gölgesinde bekliyor. Acımızı içimizde yaşamıyoruz; bazen, soyutladığımız o tekrar eden düşüncelerden çıkamamak, bizi çürütüyor. Belki yaralarımız kabuk bağlayıp geçiyor; çocukken aldığımız izler bazılarını belirgin hale getiriyor, bazıları ise belirsiz kalıyor. Ne zaman oldu, neden oldu, hatırlamıyorum bile.
Vücudumun tek amacı, sağlığımı en optimum şekilde korumak ve yaralarımı iyileştirmek. Bedenim bu işini yaparken, duygusal yaralarımı iyileştirmek bana bağlı. Düşüncelerimi değiştirirsem, her şeyi daha farklı görür, yaşar ve gelişirim. İşte bu sahne, düşünme şeklimin ne denli önemli olduğunu gösterdi bana.
Mertcan Gün
2024-10-17T17:30:46+03:00isim ve karakterler arasında bir bütünlük sağlanmış; bu, ana karakter Sherlock’un tek başına öne çıkmasını kaçınılmaz kılıyor. Yanındaki karakterler ise daha silik tasarlanmış, bu da bazen hikayenin akışını zayıflatıyor. Özellikle Watson’ın psikolojik destek rolü, ona derinlik katmaktansa daha fazla ön planda olamıyor.
Ana karakter üzerine bu kadar yoğunlaşmak, olay örgüsünü güzelleştirirken bazı dinamikleri de zayıflatabiliyor. Spontane gelişin kurguda güzel noktalar yakalanırken odak her zaman sonuca dayalı ve ana karakterde kalınması fırsatları kaçırmalarına sebep oluyor Bu durum, izleyicinin ilgisini kaybetmesine yol açabiliyor. Ben de bu nedenle dizi ile bağımı zamanla kopardım; çünkü daha derinlikli yan karakterlerle hikaye çok daha zenginleşebilirdi.
.
.
.
.
.
Not: beni anlamana çok sevindim :)))
Daughter Of MooN
2024-10-16T16:52:53+03:00İzlerken aynı şeyi düşündüm biliyor musunuz? Jim Moriarty'i kitabından çok daha güzel işlemişken ve hakkını verecek bir oyuncu bulmuşken nasıl olur da 2.sezonda öldürürsünüz? Burayı farklılaştırabilir ve diziyi Jim ve Sherlock üzerine kurabilirdiniz. Jim iyi işlenseydi belki de ikinici bir Batman ve Joker çıkabilirdi. Bu kadar güzel karakter kurgula sonra erkenden öldür diziyi sönük ve herhangi bir albenisi olmayan bir karakter olan Watson üzerinden devam ettir. Martin Freeman'ın mimiksiz, soğuk yüzüne bak ve tekdüze oyunculuğunu izle. :/ Sadece Sherlock'u ön plana çıkararak çok yanlış yaptılar. Sonrasında Jim'i başka şekilde dahil etmek istediler ama amiyane tabirle sıvamaktan başka bir şey değildi. Çok sevdiğim bir diziydi ama aynı zaman da en çok eleştirdiğim diziydi. Senaristin bu kadar sağlam kurgu yaparken nasıl olur da böyle yanlış kararlar verebilir diye dövünüp durdum izlerken :)))) Not: Sizi çok iyi anlıyorum :D
Mertcan Gün
2024-10-16T09:07:47+03:00Dr. Watson’ın kitap versiyonu gerçekten daha derin ve karmaşık; belki de dizinin senaristi ve yönetmeni karaktere biraz farklı bir yaklaşım benimsedikleri veya oyuncu karakteri farklı yorumlamak istediği için böyle oldu. Ben de genelde eleştirel bir gözle izliyorum, bu da bazen keyfimi kaçırıyor. :)
Ama Moriarty'nin büyüsü bambaşka! O sahnede, karakterinin zekası ve karizması izleyiciyi ekrana kilitliyor. Eğer senarist gerçekten Moriarty'yi daha fazla ön plana çıkaracak bir yol izleseydi, bence dizideki dinamikler çok daha ilginç olabilirdi. Hatta belki de Sherlock’un başına daha fazla dert açabilirdi! Sonuçta Moriarty'nin zeka seviyesinin ve karakter derinliğinin dizinin en heyecan verici yanlarından biri olduğunu düşünüyorum. Kim bilir, belki o alternatif senaryolarla dizi çok daha farklı bir boyuta taşınabilirdi. ki ana karakter üzerine fazla yoğunlaşılması olay örgüsünde bazı şeylerin kaçırıldığını düşünüyorum Moriarty gibi mesela daha kapsamlı ele alabilirlerdi :)))
Not: Çok Haklısın
Daughter Of MooN
2024-10-15T20:50:39+03:00Ben Dr. Watson'a hep gıcıktım. Kitaptan daha farklı lanse ettikleri için mi yoksa Martin Freeman'a sempati beslemediğim için mi bilemedim. Kitaptaki Watson'ı daha çok seviyorum. Ama dizide de önceliğim Jim Moriarty'dir. Bahsettiğiniz o havuz sahnesinde onu ilk izleyip tanıdığımda ekrana nasıl kitlendiğimi hatırlıyorum. Hem Jim hem Andrew'un oyunculuğu karşısında büyülenmiştim. Sherlock hayranıyken ve Benedict'in Sherlock olarak ne kadar harika iş çıkardığını düşünürken, benim için o bile gölgede kaldı. Jim'in kazanmasını isteyecek kadar ileri gittim :D Ama bence Sherlock'tan daha zeki ve güçlüydü kim ne derse desin ;)
Mertcan Gün
2024-10-14T08:58:52+03:00Aaa evet, güzel bir yere değindin! Ben de o bomba sahnesini çok beğendim; ikisi karşılıklı oynarken karakterler tam uyum içinde geçiyor. Sanki orada Sherlock ile başrol oyuncusu Martin Freeman (Dr. Watson) değil, Andrew Scott vardı. Dr. Watson’ın bomba ile çıkışı, Sherlock’un olayını yaşatırken, Watson’ın amatörce davrandığını düşünüyorum. O anda gerçekten gıcık olmuştum. :) teşekkürler
Daughter Of MooN
2024-10-11T17:54:04+03:00Andrew Scott gerçekten harika bir oyuncu. Sherlock Holmes'tan beri hayranım kendisine. Jim Morirarty'e aşık etti kendisi beni. :)) Yazınız da çok güzel ve anlamlı gerçekten. Kaleminize sağlık.