ve bu, benim
yalnız bir kadın
soğuk bir mevsimin başlangıcında
yeryüzünün kirlenmişliğini
ve gökyüzünün yalın, kederli umutsuzluğunu
ve bu beton ellerin güçsüzlüğünü
anlamanın eşiğinde
*
zaman geçti ve saat dört kez vurdu
dört kez
bugün aralığın yirmi biri
mevsimlerin sırrını biliyorum ben
ve anlıyorum anların dilini
kurtarıcı, uyumaktadır mezarında
ve toprak, bağrına basan toprak
dinginliğe işarettir
*
zaman geçti ve saat dört kez vurdu
rüzgar esiyor sokakta
rüzgar esiyor sokakta
ve ben çiçeklerin döllenmesini düşünüyorum
cılız, kansız saplarıyla goncaları
ve bu veremli, yorgun zamanı
ve bir adam geçip gidiyor ıslak ağaçların yanından
damarlarının mavi şeritleri
boynunun iki yanından ölü yılanlar gibi yukarı asılıyor
ve perişan şakaklarında o kanlı kelimeyi tekrarlayıp duruyor
- merhaba!
- merhaba!
*
ve ben çiçeklerin döllenmesini düşünüyorum
soğuk bir mevsim başlangıcında
aynaların matem heyetinde
ve solmuş tecrübelere ağıt yakanlar meclisinde
ve sessizliğin bilgisiyle donanmış bu grup vakti
yola koyulup giden
sabırlı
vakur
derbeder
o adama
nasıl dur emri verilebilir
ve o adama yaşamıyor olduğu
hiç yaşamıyor olduğu
nasıl söylenebilir?
rüzgar esiyor sokakta
inzivanın yalnız kargaları
miskinliğin yaşlı bahçelerinde dönüp duruyor
be merdivenin yüksekliği
ne değersizdir
*
onlar bir kalbin bütün masumiyetini
masallar sarayına götürdüler beraberlerinde
ve artık
nasıl dans edebilir insan
ve çocukluğunun saçlarını
nasıl döker akan sulara
ve sonunda koparıp kokladığını elmayı
nasıl ezer ayaklarının altında
*
sevgili, ey biricik sevgili
ne çok kara bulut beklemekte güneşin şölenini.
gözle görülür bir çimenlikten
havalanan o kuş bir gün beliriverdi sanki
hayalin yeşil çizgilerinden doğmuştu.
ve pencerenin lekesiz belleğinde yanıp sönen o menevişli alev
sanki lambanın masum hayalinden başka bir şey değildi.
*
rüzgar esiyor sokakta
bu yıkımın başlangıcıdır
ellerinin yıkıldığı gün de rüzgar esiyordu
sevgili yıldızlar
sevgili sahte yıldızlar
gökyüzünde yalanlar uçuşmaya başladığında
sığınılabilir mi artık
başları yarılmış peygamberlerin surelerine
binlerce yıllık binlerce ölü gibi
birbirimize kavuştuğumuzda
güneş yargılayacak çürümüş cesetlerimizi
*
üşüyorum
üşüyorum ve sanki bir daha hiç ısınmayacağım sevgili
ey biricik sevgili “ o şarap ne kadar yıllanmış meğer”
bak burada
zaman ne ağır
ve balıklar nasıl da didikliyor etlerimi
neden beni hep deniz diplerinde tutuyorsun?
*
üşüyorum ve nefret ediyordum sedef küpelerden
üşüyorum be biliyorum ki
bir yabani gelinciğin kızıl evhamlarından geriye
birkaç damla kandan başka
hiçbir şey kalmayacak
*
çizgileri bırakacağım
ve sayı saymayı da
ve sınırlı geometrik şekillerden
genişliğin duygudan alanlarına sığınacağım
ben çıplağım, çıplağım, çıplak
sevgi sözleri arasındaki sessizlikler gibi çıplak
ve bütün yaralarım aşktandır
aşktan, aşktan, aşktan…
ben bu başına buyruk adayı
okyanusun kasırgasından
ve yanardağ patlamalarından geçirdim
ve paramparça olmak, o parçalanmaz varlığın sırrıydı
ki en küçük zerresinden güneşler doğdu.
*
merhaba ey masum gece
merhaba ey bozkır kurtlarının gözleri
güvenin kemikten oyuklarına dönüştüren gece.
ve senin ırmaklarının kıyısında söğüt ağaçlarının ruhları
baltaların merhameti ruhlarını kokluyor.
seslerin, sözlerin, düşüncelerin birbirinden farksız olduğunu
bir dünyadan geliyorum ben
yılan yuvasına benzeyen
seni öperken
asılacağın urganı da kafalarında örmeye başlayan
insanların
ayak sesleriyle doludur bu dünya
*
merhaba ey masum gece
pencereyle görmek arasında
daima bir mesafe vardır
niçin bakmadım?
bir adam, ıslak ağaçların yanından geçip giderken
yaptığım gibi
*
niçin bakmadım?
sanki annem ağlamıştı o gece
acıya akıttığım ve dölün can bulduğu o gece
akasya salkımlarının gelini olduğum o gece
İsfahan’ın mavi çinilerin yankılarıyla çınladığı o gece
diğer yanım can suyuma geri dönmüştü
ve ben aynada görüyordum onu
ayna gibi dupduruydu, aydınlıktı
ve ansızın seslendi bana
ve ben akasya salkımlarının gelini oldum
*
sanki annem ağlamıştı o gece
ne faydasız bir aydınlıktı kapalı pencereden sızan
*
niçin bakmadım
bütün mutluluk anları biliyordu
ellerinin yıkılacağını
ve ben bakmadım
ta ki
saatin penceresi açılıp o hüzünlü kanarya dört kez ötene dek
dört kez
ve ben o küçük kadınla karşılaştım
gözleri boş Simurg yavruları gibiydi
sanki yürürken kalçasının devinimlerinde
görkemli düşümün bekaretini de
kendisiyle birlikte
gecenin yatağına götürüyor
*
yine tarayabilecek miyim saçlarımı rüzgarda
yine menekşe dikebilecek miyim bahçelere
ve sardunyaları
pencerenin ardındaki gökyüzüne dizebilecek miyim?
dans edebilecek miyim yine kadehler üzerinde
acaba yine kapının zili bir ses beklemeye sürükleyecek mi beni?
anneme dedim ki: “bitti artık!
hep düşündüğünden önce gerçekleşir olacak olan
gazeteye baş sağlığı ilanı vermeliyiz”
*
boş insan
güvenle dolu boş insan
dişleri
çiğnemekle meşgulken bak nasıl da marş okuyor
ve gözleri
nasıl da yırtıyor uzun uzun bakarken
be o nasıl geçip gidiyor ıslak ağaçların yanından
sabırlı
vakur
derbeder
*
saat dörtte
damarlarının mavi şeritleri
boynunun iki yanından ölü yılanlar gibi
yukarı asıldığında
ve perişan şakaklarında o kanlı kelimeyi tekrarlayıp duruyor:
- merhaba!
- merhaba!
*
sen
hiç kokladın mı
o dört mavi laleyi
zaman geçti
zaman geçti ve çıplak akasya dallarına düştü gece
pencere camlarının ardında kayıyor
geçip giden günden artakalanları
soğuk diliyle
içine çekiyor gece
*
ben nereden geliyorum
ben nereden geliyorum ki bunca
bulanmışım gecenin kokusuna?
mezarının toprağı henüz sıcaktır
o iki genç yeşil elin mezarından söz ediyorum
ne sevecendin sevgili, ey biricik sevgili
yalan söylerken ne sevecendin
ne sevecendin aynaların gözlerini kapatırken
ve avizeleri
gümüş saplarından koparıp
zalim karanlıkta aşk ovasına alıp götürürdün beni
susuzluk yangınının peşinden gelen
o başı dönmüş buğu, uykunun kırlarına çökerdi sonra.
*
ve o sahte yıldızlar
dönüp dururdu sonsuzluğun etrafında
neden sözü sesle dillendirdiler
bakışı neden görüşmenin evine misafir ettiler
neden okşayışı
zavallı bakire saçların utancına sakladılar
sözcüklerle konuşan
ve bakışla okşayan
ve ürküntüsünden okşayışla sıyrılan,
bak burada
direkleri kaygıdan dar ağacında
can vermiştir.
ve hakikatin beş harfine benzeyen parmağın beş dalı
nasıl da iz bırakmıştır onun yanağında.
*
sessizlik nedir, nedir ey biricik sevgili?
sessizlik söylenmemiş sözlerden başka nedir?
ben susuyorum ama serçelerin dili
doğanın şöleninde akıp giden cümlelerin hayat dilidir
serçelerin dili, yani bahar. yaprak. bahar.
serçelerin dili, yani meltem. koku. meltem.
serçelerin dili ölüyor fabrikalarda.
*
kimdir bu, sonsuzluk caddesinde
birlik ânına doğru yol alan
ve daimî saatini
matematiğin çıkarmalar, bölmeler mantığıyla kuran
kimdir bu, başında aşk tacı taşıyan
ve gelinlikler içinde çürüyen
*
işte bu yüzden
umutsuz iki kutupta
aynı anda
ışımadı
sen mavi çinilerin çınlamalarından boşaldın.
*
ve ben öyle doluyum ki namaz kılıyorlar sesimin üstünde
*
mutlu ölüler
kederli ölüler
düşünceli, sessiz ölüler
iyi huylu, iyi yiyimli, iyi giyimli ölüler
belirlenmiş zamanların duraklarında
ve geçici aydınlıkların şüpheli ikliminde
ve beyhudeliğin çürük meyvelerini satın almanın şehveti
âh…
kavşaklarda kaza endişesi içinde kıvranan onca insan
ve bu dur düdükleri
ıslak ağaçların yanından geçip giden bir adamın
zamanın çarkları arasında ezilmesi
gerektiği, gerektiği, gerektiği bir anda…
*
ben nereden geliyorum
anneme dedim ki: “bitti artık!
hep düşündüğünden önce gerçekleşir olacak olan
gazeteye başsağlığı ilanı vermeliyiz”
merhaba ey yalnızlığın garabeti
odayı sana bırakıyorum
çünkü karabulutlar daima
arınmanın yeni âyetlerinin peygamberleridir.
ve bir mumun şehadetinde
nurlu bir sır gizlidir
onun en iyi
uzayıp giden o en sonuncu alev bilir.
*
inanalım
soğuk mevsimin başlangıcına inanalım
inanalım düş bahçelerinin yıkıntılarına
işsiz, devrik oraklara
ve tutsak tohumlara
bak nasıl yağıyor kar…
*
belki gerçek, o iki genç eldi,
durmaksızın yapan kar altında gömülü
o iki genç el
ve gelecek yıl
bahar, pencerenin ardındaki gökyüzüyle yatağa girdiği vakit
o gökyüzünün teninde yeniden hayat bulduklarında
çiçeğe duracaklar
o yeşil saplı, narin fıskiyeler sevgili, ey biricik sevgili
*
inanalım soğuk mevsimin başlangıcına
Füruğ Ferruhzad ~ İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına
Yayınlandı