BÜTÜN MESELE NAMUS


Kırmızı Pazartesi, cinayeti işleyen katillerin kim olduğu belli olan bir kitaptır. İlk sayfasından itibaren Santiago’nun öleceği belliydi. Fakat konu ne Santiago’nun ölümü ne de katillerin kim olmasıydı. Konu, ortada bir namus meselesi olmasıydı. Romanın katilleri Pablo ve Pedro karakterleridir. Kız kardeşleri Angelo Vicario'nun evleneceği vakit bakire olmaması esas meseleydi. Kız da toplum eleştirisinden, baskısından korktuğu için suçsuz olan Santiago’ya suçu attı. Sandı ki onu suçlasa da kimse onu öldürmek istemez. Fakat namus meselesi toplumda sandığından daha çok önemliydi. Ağabeyler sırf utançlarından dolayı Santiago’nun peşine düştüler. İçten içe bunu yapmak istemedikleri çok açıktı. Herkese “Biz onu öldüreceğiz.” deseler de kimse ciddiye almadı. Ne Belediye Başkanı ne de sütçü dükkanındaki kadın... Herkes biliyor fakat kimse müdahale etmiyordu. Bilmeyen bir tek Santiago, annesi ve kız kardeşiydi. Nitekim beklenen şey gerçekleşip Santiago öldükten sonra halk bir süre yasa girdi, üzüldü. İnsanın “ölmeden önce neredeydiniz?” diyesi geliyor. Başlı başına bütün konu buydu. Ölmeden kimse kimseye üzülmez. İnanmaz. Müdahale etmez. Ta ki ölene kadar. 

 

BANA BİR ÖN YARGI VERİN, DÜNYAYI YERİNDEN OYNATAYIM…

 

"—Santiago, yavrum, neyin var?

—Beni öldürdüler, Wene Hala."


Santiago karakterinin öleceği ilk sayfalardan belli olduğu için okurken ona çok üzüldüm. Özellikle katillerden kaçarken, evin kapısında tam içeri girecekken annesi oğlunu katil sanıp kapıyı yüzüne çarptığında... Kadın yanlış anlamayıp onun oğlu olduğunu bilseydi kurtaracaktı. Aslında annesine gelene kadar bilen herkes bir hareketlenme yapsaydı da kurtulacaktı. Fakat toplumda mesele namus olunca doğru mu, yanlış mı düşünmeden umursamazlar. Bunun en acı örneğini Santiago karakteri üzerinden görmüş olduk. Santiago karakterinden daha çok Pedro ve Pablo kardeşler dikkatimi çekti. Toplum namus meselesinde öyle baskın, net düşünceye sahipti ki bu ikizler cinayeti işlemek “zorunda” kaldılar. İçten içe istemediler. Herkese biz cinayet işleyeceğiz deseler de kimse yardıma gelmedi. Pedro; daha duygusal, aynı zamanda otoriter olan ve asker olan kardeşti. Asker olduğu için soğukkanlı olması belki beklendi fakat cinayeti işleme fikri ondan çıksa da yaşadığı pişmanlığı hissettim. Kardeşleri toplumun namus takıntısı açısından değerlendirirsem cinayeti işlemeleri aslında onlar için acınası bir durumdu. Zaten işledikleri an teslim oldular. Sırf bir namus uğruna -ki Santiago’ya iftira atıldı- hem ikiz kardeşler hem de Santiago kurban oldular.

 

NAMUS KASABASI


Öğrendiğim bilgiye göre, yazar Gabriel Garcia Marquez'in küçükken yaşadığı kasabada bir namus meselesinden dolayı cinayet işlenir. Demek ki bu olay o küçük çocuğu derinden etkiledi ki kitapta cinayetten öte namusu ele alarak bütün bu olanlara tepkisini belli etti. 


SUÇU TOPLUM HAZIRLAR, SUÇU İŞLER

 

Kitabı okurken işlenen cinayeti sanki görüyormuşum gibi hissettim. Aynı zamanda röportaj gibi geçtiği için bir sohbet havası oluşturdu. Cinayeti kimin işlediğinden ziyade kitap, nasıl ve niçin sorularının önemli olmasını ele alır. Mesela namus olunca akan kanlar durur mantığı ile yaşayan bir toplumun doğru ya da yanlış sorgulamamasını ele aldığı için sevdim. Bu konulara her ne kadar yıllarca dokunulsa bile değişmemesi de insanı üzüyor. Cinayeti işleyen kişilerden belki de daha suçlu ona onu işletenlerdir. Kitapta bunun mesajını çok bariz veriyor. Tek mesele namus, namus, namus…