İkarus, içinde debelenip duran uyarı çağrılarına “Bir yanlışı yok saydığında, o yanlış doğruya dönüşmediği gibi, bir yaşantıyı yok sayarak da onu hiç var olmamış kabul edemezsin.” diye yanıt verdi. Ardından Rastafaryan’ın bilmiş konuşmalarına rağmen, zamanın zerrelerine ilişen tozlu defteri yeniden okuyabilmek adına çekmeceyi araladı. 6 yıl öncesine ait bir defterdi bu; yıpranmış, tozlanmıştı. Muzip Ras “Ne gerek var şimdi kirli bir defterin sayfalarını tekrar karıştırmaya?” şeklinde, zihnin arka planında bestelerini yapmaya devam ederken İkarus, karaltıdan bir tebessüm kondurdu yüzüne. “Uzun zamandır aralamadığım bu haritanın varlığını sana göstermek seni neden bu kadar huysuzlaştırıyor? Belki de onu farklı kılan o eskimiş parçalı bütünlüğüdür ha, ne dersin?” 


İkna çabalarının yerini sessizliğe bıraktığı dakikalarda, 28 Nisan 2015 tarihine yolculuk başladı. İleriye doğru yapılan yolculuklar genellikle bir umut emaresi, bir arayışın beklentisini taşırken; geriye yapılan yolculuklar çoğunlukla kasvetli bulguların tedirgin ihtimallerini taşırdı... Okyanus diplerinden yıldızların hayalini kurmak kafatasına gıcırdayan bir astigmatizma bırakıyordu. Muhtelit bulanıklığı çıplaklığa iletmek zordu... Ama kararlıydı İkarus. En nihayetinde insan çizgilerinin derinliğini bilmeliydi. 


Yağmurlu bir gündü. Kendini bildi bileli yağmurlu günleri sevmişti. Toprak ile kavuşan damlaların yaşama bıraktığı koku ve dinginlik ona her zaman huzurlu hissettirirdi. Ancak bu sefer durum farklı gibiydi. 03.00 sularında arabanın camına yaslanmış bir şekilde, gözyaşlarının yağmur damlalarıyla bir ahenk içinde olduğu bir görüntüydü bu anımsanan. Yağmurun hissettirdiği bu muhtelit belirsizlik canını yakıyordu.


Bir yere gitmek istemediğinizi düşünün. Ama oraya gitmek zorundasınız. Fakat bunun için sizi kimse zorlamıyor. Yani eliniz kolunuz bağlı bir mecburiyet değil bu. Aksine bahanelerin başkalarında gösterilemeyeceği kadar kendinde bir durum. Demokratik bir mecburiyet anlaşılan... Fayda ve zararın ölçüsü, görünenin zıddına kaim cinsten. 


“Karar senin ama durum bu!” Verdiğimiz kararların hayatımızı komple şekillendirdiği düşünüldüğünde; insan bazen bu riskli adımları atarken değil yaşarken farkına varıyor. Öyle bir gecenin tasviriydi bu. Yola çıkma kararı aylar öncesinden verilmiş ve tarih belirlenmişti. Ancak soyuta indirgenen mefhumlar yaşantıda bir pencere edinmeye başladığı zaman; zihnin öte taraflarına süpürülen tüm düşüntüler ekseriyetle taarruza geçiyorlardı yağmurun ekseninde. 


Bir şeyler oluyordu, etrafta insanlar koşturuyor ve gündelik hayat sorunsalları konuşulmaya devam ediliyordu. Sonunu çok iyi bildiğiniz ama öyle olmamasını dilediğiniz çaresiz anları bilir misiniz? O yolun hiç bitmemesi bir dilekti varış noktasına ulaşıncaya kadar... 


Düşüncelerinde dahi hükümsüz kalan insan için, gökyüzünün büyüleyici atmosferine aşık kanatlarının hükümsüz kılınması endişe veriyordu. Sahi, söz hakkımız kendimiz için dahi bizim dışımızdaki etkenlerle şekillenecekse yaşamımızın ne önemi vardı? Bal mumundandı onun kanatları; sınırında kalsa yaşarken ölecek, gökyüzüne dokunsa eriyecekti... Her bir günü yılların uzunluğunda yaşamaya başladığında Rastafaryan’a söylediği sözleri anımsadı İkarus. Yaraları tazeydi, belki bu sefer gülümsemek zorlama bir eylem olurdu. Ancak yaşantının egemenliğinde ortaya çıkan insanı artık daha iyi tanıyordu. Günler geçti; aynalar ona sırtına işlenmiş haritanın yönlerini gösteren pusulasını yansıtıyordu. İfadesiz bir vaziyete bürünen bu yüzün ne çok duygu erimişti kanatlarında...


Hayal perdesinin siyahlığı onun yakasına yapışmayı kendisine bir görev addederdi. Oysa inadına aydınlığı savunur, sol elinin sağ omzuna verdiği teselliyle kaldırırdı kendini. Lakin bu sefer durum pek öyle değildi; kan oturmuş gözler, canhıraş kesitler bırakmıştı dehlizlerine. Onun gergefi emekle, ilgiyle; sevgi, şefkat ve merhamet örüntüleriyle işlenmemişti. Nasırlaşmış gergefini yırtarak genişletti İkarus... Pürüzlü bir yaşam ancak pürüzsüz bir görüntüyle girdiği kapıdan, içinde bulunduğu fanusun çatlayan döngüsüne yaşamın derin çizgilerini kazıyarak çıktı o kapıdan.