Gece 4'e az kala,

Yine kağıt kalem başındayım.

Yüzüne sustuklarımı,

Ağlaya ağlaya yazıyorum.

Yazarken elim titriyor.

Kağıt bir mürekkeple,

Bir de yaşlarımla ıslanıyor.

Ben ağladıkça kalem de ağlıyor.

Gözyaşlarımı yazdığım şiirlerle siliyorum.



Sensizliğine yemin içerim ki,

İki yabancı olduğumuz günleri bile özledim.

Olmadığını bilse de seni arıyor yaşlı gözlerim.

Okumayacağını bilse de seni yazıyor ellerim.

Sevmeyeceğini bilse de seni seviyor kalbim.

Gelmeyeceğini bilse de seni bekliyor benliğim.



Yâre kavuşmak,

Yârin yanıbaşında olmak değil der Annem.

Onun için endişeleniyorsan,

Derdiyle kederleniyorsan,

Sevindiğinde seviniyorsan,

Her duanda ismini eksik etmiyorsan,

Kalbine kalp oluyorsan;



Varsın duymasın seni,varsın hiç görmesin.

Varsın bilmesin seni,varsın hiç sevmesin.

Nasıl ki aşk bahanesiyse şiirin,

Yâr da bahanesidir değil midir aşkın?



En az içim kadar sızlıyor kollarım.

Canım çok yanıyor da söyleyemiyorum.

Bir sarılsan geçiverecek acılarımı,

Senden ayrı kaldıkça çekemiyorum.



Yalınayak yürümeye tenezzül edemediğim dikenli yolların sonunda sana kavuşacağımı bilsem;

Her bir acıyı unutur koşarak geçerim.

Hayatım film şeridi gibi geçse gözümün önünden ve içinden sadece bir anı tekrar yaşamak için seçsem;

Ben sana aşık olduğum anı seçerim.



Ama gerçekçi olmak lazım.

Geleceğimiz geçmişle aynı, şimdiki gibi.

Varsın olsun gönlüme yazık.

Ben yine aşığım sana, hala ilk günkü gibi.



Bir gülüm var bir de dikeni.

Seninle yuva kurabilmek varken hayal dahi kuramamakmış.

Bir canım var bir de yakanı.

Seninle uzak olmamak varken ölümde bile kavuşamamakmış.