Birkaç sözcüğün enkazı altındayım yine,

Nasıl yaktı beni ince bir dal bile etmeyecek şu cümle!

Bilmezdim söylenen değil söyleyen acıtırdı

Ben söz verdim diye mi ağlamadım;

Yoksa artık yorulmuş muydu yaşlarım?

Ve keşke, keşke

Rüzgar kuruyan yaprakları götürdüğü gibi,

Beni de götürseydi

Ama ben gider miydim ki yerimden?

Hayır.

Beni bana bağlayan neydi burada?

Bir gece, bir gece bile bana yardım etmeyen koyunlar mı,

Yoksa yarım kalan oyunlarım mı?

Koyunları da istemiyorum artık,

Varsın her gece daha çok acı versinler,

Daha çok hissettirsinler bana geceyi,

Umursamamalıyım artık.

Nasıl, nasıl olurdu bu halimle?

Gerçekliğin ucurumundan ruyalara düşer gibiyken nasıl?

Gozlerimin altı nefret ettiğim gece gibi kararmisken nasıl?

Nasıl umursamazdım geceyi ve koyunları?

Kafam öyle daginik ki buraya nasıl geldim bilmiyorum...

Ve toplayamıyorum kendimi,

Kaç defa haykırdım kendime

Neredeyim ben diye,

Ses veren olmadı...

Belki de dağılmamıştım,

Belki de o kadar çok bakmamıştım ki kendime,

Benden kaçıp uyuyan bana saklanmıştım...

Ve ah!

Belki de uyansam kendime,

Derin bir uykuya bırakırdım bedenimi

Öyle ki koyunlar bile, KOYUNLAR BILE,

Uyandiramazdi beni.

Ve ben rüyamdan kalktığımda,

Belki çok daha iyi olurdum