meçhul bir gecede
sana bakıyorum
yollarım zifiri siyah
göğüm kapalı
konuşmalarım suspus
affım özlem dolu
meğer ne çok severmiş seni
kulaklarımda bin yılların hasreti
bin yılların çığlıkları ve acıları
ağzımda kıskançlıklar ve intiharlar
gözlerimde pireyi deve yapışlarım
kurtulamamışım kendimden
her sözcüğün altını oymaktan
yorgun düşmüş beynime siyahımtırak düşüncelerin
bulaşması, ben değilim
na-tamamım bir gecede
ellerinin yolunu bilmiyorum artık
hapsolduğum yüzün uzakta kaldı
gözlerini seçemiyorum ve yüzünü
sıcak bedeninden süzülen kokuna gelince,
o hala bende saklı, saklıdır hala gözlerinin nemi,
çoban yıldızı ışıltısı ve dudaklarıma düşen kirpiğinin teni,
ıslaklığı
meğer ne çok severmiş seni
melül bir gecede
senfonin hüzünlü kısmına geldik
ovada iki çocuk oynuyor, kısa
başımda yüzlerce borazan sesleri
iki suikastçı tanrılarını öldürmeye gidiyor,
karanlığı yırtan kuş sesiyle birlikte
Dicle ve Fırat çalıyor
yüzyıllara şahit iki büyük yiğit, iki büyük yaşam
ardından Mezopotamya türküsü
sonra her yerden çığlıklar, korkular ve acılar
yalnız bir gecede
ben seni düşünüyorum
anılarımı yoklayarak
ve hiç bir şey düşünmeyerek
anlıyor musun
meğer ne çok severmişim seni.