içimde oturuşun yanımda sükutun sonra parmakların

parmakların sultanım göz aydınlığım cansuyum

öyle aksın istiyorum zaman gibi yol gibi

hep koşalım ardı sıra koşalım koşalım gönenelim

ipince upuzun ve bembeyaz göğe erelim.


şimdi orada gecenin behrinde soluksuz bir şi'r içinde

kalbini önüne koyup dinliyorsun içini acıtan yalnızlığı

belki arabesk bir öykünün koynunda uzaklara çok uzaklara

kavganın ortasına soğuk bir uçuruma bel bağlıyorsun.


itiraf ediyorum günahlarına ortak olmak istiyorum

unuttuğun mendil kaybettiğin gölge vadedilmiş toprak

adrese varmayan mektup olmak istiyorum.


gözüm ey! yolcuyum han-ı gönülde

bir varmış bir yokmuş kalbin hançeri çokmuş

gözün yaşım ellerde bulunmuş.


canânım hey!

uzun yolculuklara mecalim yok anla aczimi

kemale erişmeyen vakitlere hapsoldum.


1.

bir masal var kahverengi defterimde

ürkek akşamların pencere pervazlarında tenha tenha üşüdüğü

ve karlı vakitlerin taze bakışlarda tufan

incecik yüzlerde sarı çiller bıraktığı masallar.


2.

hiçbir masal avutamaz hiçbir kahraman

kanında delişmen uğultular bırakamaz dizlerinde

kabuk bağlayan yarayı üfleyemez. çilingir bir göz

iz sürerse mavzerin tutukluk yaptığı mevzide

yanar bu şehir ve halklar dökülür.


3.

anlarsın bir şehir yanarsa bir gönül yanmıştır

bir gönül asla bir gönül değildir bilirsin

gözlerin alev rengi gökyüzüdür

saçların sultanım,

deniz dibi dalgalar ve örülmemiş sızı.


görünmez sızınca acı demlenir yaşamaklar

bir yol ulanır diğer yola düz olur yaşamaklar.