İçi boş bir şehirsin kalbimde,
Tadı dünden kalan yemeğin tadı.
Kokun geçmişin izlerini, gözlerin eskileri anımsatıyor.
Ama hiçbir şey eski beni hatırlatmıyor.
Gülüşlerim yalan, samimiyetim belki de içtenliğim.
Benliğim paramparça olmuş, bir hayli yıkılmışım bu gece...
Keder gecenin rengine bürünmüş, ışıklar bu gece mi sönmüş?
Dertler yarınların iziyle oradan oraya savruluyor.
Sessizlik hiç bu kadar bağırmamıştı belki de...
Deliliğim hiç sarmamıştı böylesine,
Hiç doğmamıştım ben belki de, kapılarımı hiç açmamıştım bugüne!
Merhametim böylesine sarılmamıştı geceye.
Gökyüzündeki yıldızları, belki bir kuşun uçuşunu,
Gece yatarken annemin duasını,
Yarınki hayallerimi hiç bu kadar bekletmemiştim.
Dünden gelen haberleri hiç eklememiştim defterime,
Dün o masadan ayrı iki insan gibi kalkmıştık belki de...
Yerleştiğimiz semtler bu kadar yakınken ruhlarımız arasına dağları giydirmiştik belki de...
Belkiler kabarıyor hayatımın ücralarında, noktalar hep bir sona yaklaştırıyor.
Geceleri yad ettiğim günleri, beynimden kazımaya çalışırken kendimi ekledim son satırlarıma...
Bir mehtabın altında, aynı hislerle girmiştik ayrı yollara.
Buğulanmış camların ardından, karışmışız geceye.
Hiç nefessiz kalmayacak gibi soluksuz durmuşuz; günlerce, hatta aylarca.
Yalnızlık kapımızı hiç çalmayacakmış gibi, esir kalmışız bir karanlığa.