“Ben çarşılarda saksılar bakarken

Sen gönlümün evinde gül öldürdün, neden?”



Haziranın gölgesinde rutubetli bahar

Ne zaman turnayı vursak 

Alnının tam ortasını karışlıyor

İsabetsizliğimiz

Küçük yangınlar çıkartıp evlerine

Odanın boşluklarına sızan dua

Ne zaman bir söz versem 

lastiği kopuyor saçlarımın

ses tellerim çatırdıyor 

Tam ortasını bozarak çektiği şu acının

Bilse ki tenine değerek esen rüzgar 

Ruhundan bir esintiye yelken 

Bilsem ki köpük köpük vurulan ayaklarıma

Gömdükçe en derine korkutan

Ay ışığıyla sana vuran

Şafakla seni söken 

göklerimin en bilinen büyük ayı

Sen bir düş büyüt ben burada yürek 

Sararır yaprak bir çınardan ayrılır

Çizer bir yıldız kuyruğuyla evini, terk ederken.

Yüreğimin ortasına bir leke

Biliyorum rengini senden gelen

Gömleğime bulaşan teninden 

eşiği farklı bir acıya misafirim

Sebepsiz değildir yalnız isteğim 

Gözlerim kederli hatta korkulu 

Basına buyruk arayışım 

Her gece kapında bitmeseydi 

Detone olmuş canına ne kehribar 

Külfetli bir sonbahar akşamı vazgeçseydin 

Vazgeçseydin 

Ardına bakakalırdı ya pabuçların 

Ters giymek cezası olurdu ömrünün 

Ters giydim cezası oldun ömrümün

Şimdi kireçli bir dizim 

Senin eğimi dik bir başın

Benim bükülmeyecek belim

Yadigar kalır sana ezdiğin, bahar.

Ben yine serilir serpilir

Söğüt misal uzak dağlardan yamaçlarına sarkarım

Boğar seni, senden uzaklaştıran 

Gölgemi aldın güneşten

Bir okyanusla bıraktın ya beni

Kaldı mektubum yarım, 

kayını güneşe

Sözünü yele

Gölgeni ateşe 

Seni benden öteye verdim.