Yazdıklarımı sahiden tanımadığım birileri okudu mu ya da okuduktan sonra gerçekten beğendi mi ara ara merak ediyorum fakat çoğu zaman umrumda olmuyor. Yani yazdıklarım okunsun diye mi yazıyorum diye düşünüyorum, birileri ne hissettiğimi bilsin ya da kendini bulsun diye mi yazıyorum?


Eğer böyle olsaydı muhtemelen çok daha geniş bir çerçeveden bakarak yazardım yazılarımı fakat böyle değil, yazmaya böyle başlamadım, yazmaya böyle devam etmedim ve böyle yazmayacağım. Amaçlar ve araçlar çerçevesinde en azından hayattaki soluklanma durağım olan yazma işine üçüncü bir kişiyi dahil etmekten sakınıyorum çünkü eğer ben ve yazmak işine bir başkası dahil olursa ben kendimden ödün vereceğim zannumca yazmak işi kendi payından asla ödün vermez, gerekirse bir cümle bile yazamazsın ama eğer eksik kalacaksa yazmanın bir manası da olmaz. Kendimden ödün verdiğim sayılı şey varken satırların arasına da bir başkasının hatrını koymak, onu da düşünmek bana kalırsa kendine yapılacak en büyük haksızlık. Eğer bir bencillik yapılacaksa böyle yapılmalı.


Yazdığım romanlara bakıyorum (henüz 3 kısa roman karaladım) , daha iyi bitebilirler miydi?

Muhtemelen evet, okuru sevince boğabilir miydim? Evet.


Ama yapmadım, çünkü sonları belliydi. Birilerinin yüzü gülsün diye -bu birileri benim için değerli de olabilir- bu sonlardan vazgeçmek zihnimin içindekini katletmek vicdansızlık olurdu. Bazen düşünüyorum Hasmukh -finali yazılmış ilk kurgum-için daha farklı bir son yazılsaydı okuru bu kadar hüsrana uğratmasaydı nasıl olurdu? Olmazdı. Çok kısa ve net, tüm bölümler bir hiç olurdu çünkü bu son belliydi. Bu son hikaye ortada yokken yazılmıştı. Bir gece oturup bir roman yazacağım ve sonunda kahraman bunları yaşayacak demiştim. Yazarken o kahramana alışacağım yaşayacağı şeylere sevinip üzüleceğim hesabımın içinde yoktu ama eğer bunları hesaplasaydım o romanı hiç yazamazdım eminim.


Acemi üretkenliğimi kaybettiğimi hissediyorum son günlerde, yazmak istediğim, sonunu kendimin bile merak ettiği kurgular var ama yazmak bana küsmüş gibi hissediyorum ki zaten bana küsmemiş olan yanımda hissettiğim bir o kalmıştı sahiden. Kendimi terk edilmiş kasaba evlerindeki duvar tablosu gibi hissediyorum. Yalnızlığıma, yalnız kalmak isteyişime bir kılıf bulmakta zorlanıyorum artık.


İnsan kaldırmaya, dinlemeye takatim yok gibi bir an önce neyim var neyim yok toplayıp gitmek istiyorum, hiç gelmemişim gibi.