Biz insanların mottosu bellidir: Gerçeklere ulaşmak.
Gerçeklere ulaşmayı 'gerçekten' ister miyiz peki? Sanmıyorum.
Bizler, kendimizi kandırmaya yönelik düşünceler üretmekle meşgulüz hayatlarımızda. Başarısız oluruz, sebebi biz değil dış faktörlerdir.
Bir hata yaparız, hatamızı kabullenmek yerine hatamızı meşrulaştıracak sebepler üretmeye başlarız. Bunun sebebi, kendi özümüzün hata yapma gibi bir durumunun olmayacağı, olamayacağı düşüncesinden hareketledir. Çünkü biz mükemmelizdir(?)
Ve ilginçtir, bir başarı elde edildiğinde verilen tepki değişir. Başarıya kendi çabalarımızla, daha duygusal ifade etmek gerekirse 'tırnaklarla kazıyarak' ulaştığımızı düşünürüz. Halbuki başarısız olduğumuzda işi dış faktörlere bağlamış, kaderci bir anlayışa bürünmüştük.
Düşünceler bize hizmet etmek için var gibidir, işimize geldiği şekilde düşünmek iyidir. Ve gerçeklere ulaşmaktan bahsederiz gerçekliği kendi yararımıza olacak şekilde eğip bükerken zihnimizde.
Bizim istediğimiz şey gerçeklere ulaşmak değil, gerçeklerin bizi mutlu edecek senaryolarına ulaşmaktır, ki bu senaryolar olasılık üzerinde, mutsuz eden gerçekliklere oranla daha azdır.
Dolayısıyla, istenilen şey gerçeklerin bizde yaratması beklenilen mutluluğudur. Ki bu mutluluğa çoğu zaman ulaşamayız. Çünkü gerçekler çoğunlukla iç karartıcıdır bizler için. Bu iç karartıcı gerçeklerin bize acıdan başka bir şey getirmeyeceğini düşündüğümüz için, gerçeği olduğundan farklı görmeye eğilim gösteririz.