Yarın öleceğini unutarak uçamıyorsun kelebek olunca. Şuursuzca, kaygısızca sadece bugüne odaklanamıyorsun. Geçip gidiyorsun dalların arasından, aşağıda gördüğün o rengarenk çiçekleri bir daha göremeyeceksin, ilk ve son bu. Derdini anlatıyorsun ya balıklara, unutacaklar birazdan. Derin dalgaların arasında kaybolurken yarın olacak ve sen…

Arı, yorgunluktan öldüğünden yakınacak, benim ölmekten yorulduğumun farkında olmadan. Arı yarın dinlenecek. Ben, ben de dinleneceğim bir nevi… Hem, bir daha da yorulmayacağım arı gibi. 

 

Ama korkuyorum. Gözümü kırptığım her saniye kaçırdıklarıma üzülüyorum. Birini sevmekten de korkuyorsun kelebek olunca, hem onu sonsuz acıya hem kendini kalan saatlerinde derin bir kedere bırakamıyorsun. Hangi duyguyu yaşayacağını, ne yiyeceğini, ne yapacağını seçemiyorsun. Çünkü hiçbir şeyi tecrübe ettiğin yok. Hiçbir yere gittiğin yok, bu yeryüzündeki ilk günün!

Sadece korkuyu biliyorsun. Tüm kararları verirken, düşünürken geçen giden zamana yanıyorsun çünkü aynı zamanda bu dünyadaki son günün!

Bu ne anlama geliyor farkında mısın? Kimsenin seni tanıdığı yok ve yarın yok olacaksın. Kimse tarafından hatırlanmayacak ve yeryüzüne hiç iz bırakmamış olacaksın. Durup ince şeyleri anlamayı bırak, kendine acımaya zamanın yok!

İhtişamla göklerde salınmayı heyecanla beklediğin o kozadan çıkınca tir tir titremekten uçamıyorsun.

24 saatin var ve o kozadan çıktığın an geri sayım başlıyor. Uyumaya zamanın yok, nefes bile almaya zamanın yok, ki şaka yapmıyorum bunu söylerken biliyorsun, yalnızca 24 saat! Pişman olmamalısın, keşke dememelisin. Fakat sen tüm zamanını 24 saatini nasıl geçireceğini düşünerek harcıyorsun. Şanslıysan yarın öleceğini unutup yaşarsın gününü veya delirirsin. Birçoğumuz öleceğini unutup yaşayacak kadar şanslı olamıyor. Aslında başımıza gelen en kötü şey var olmak, kendini bile tanımıyorsun.

Ve bazen evrenin sana vadettiği 24 saatin olmuyor. Seni engel görenler, güzel görenler tarafından yakalanmaya çalışıyorsun. Sadece 24 saatin varken onu bile hayatta kalmaya harcıyorsun.

Ben de kozadan çıktığım gibi titredim. Ne yazık ki ben de şanssız olanlardanım. Önce birkaç saatimi ‘’Ne yapacağım ben? ‘’ diyerek harcadım. Zamanın nasıl da ellerimizden kayıp gittiğine şahit oldum. Sahip olduğum duygular korku ve üzüntüydü. Birçok insanın düşündüğü gibi biz kelebekler neşe içinde uçmuyoruz. Bizi kimse anlamıyor. O kadar çaresiziz ki bu dünya en büyük cehennemimiz.

Sonra göklerde salındım biraz. Birkaç saatimi egoma ayırdım. Ne kadar güzel olduğumu görmelerini istedim. Beni kıskanmalarını, hayran kalmalarını izledim. Birkaç saat geçince daha büyük canlılardan kaçmaya başladım kalan birkaç saatimi kurtarmak için.

Bir kelebek dahi olsan dünyayı anlıyorsun ve ne yazık ki yaşamaya değer sebep ararken ölüyorsun. Bunları yazarken ölüyorum sayın okuyucu. Birazdan bana ayrılan sürenin sonuna geleceğiz. Anı yaşayanlara her zaman özenmişimdir. Gelecek kaygısı bizi büsbütün yok ediyor.

‘’Ne istersen görürsün gökyüzüne bakarsan ve istersen ölürsün gözlerini kaparsan.'’

Ben gözlerimi kapıyorum sayın okuyucu, hoşça kal…