I
“…Sana dair şeylere sahip çıkarak özlüyorum seni. Yerli yerinde duran hiçbir şeye ellemiyorum. Hatta kaldığın yerde duruyor kitaplar. “Bu ilişki için yıpratmadın kendini hiç” demiştin. Ya onlar orada dururken dokunmuyorsam, buna dayanmaya çalışıyorsam ne yapıyorum?”
Mumun yakıcı sarılığından nemlenen gözlerini ovuşturdu. Kağıdın üstündeki harfler, gerildikçe titreyen iplere benzemeye başlamıştı. Meşe gıcırdadı kalkarken, gözlerini yumup bir perdesini aralar gibi kapaklarını nemlendirdi. Gözlerini sıkıca açıp kapattı, loş ışıkta incelen harflerin kılcal izi hala duruyordu. Yüzünü havluyla kuruladıktan sonra geri döndü; mum titriyordu, pencereye baktı. Perdeler eleniyormuş gibi titriyor, ara sıra havalanıyordu. Pencereyi kapattı.
Uyandığında kendini duvara dönük buldu. Biraz vakit geçtikten sonra derhal masaya yönelip doğruldu, mum devrilmişti. Kağıda bakmak için hemen olduğu yerden kalktı. Mumun ateşi sönmüş, eriyen sıvısı kağıda dökülmüş ve zaten hayli dayanıksız kağıdı lekelemişti. Yazılar okunacak gibi durmuyordu. Yalnız orta bir yerde kalan “adını andığım sürece seveceğim seni” yazısı net şekilde yazıyordu. Yazının hasar görmesi değil, yazdığı metni tam olarak hatırlamamak çok sinirlendirdi onu. Bir mum olduğu yerde nasıl devrilebilirdi, nasıl da sergüzeştin en kırılgan yanında patlardı bütün gümbürtü? Pencere açıktı. Gece güçlüce bir rüzgar devirmiş olmalıydı mumu. Şimdi ne yapacaktı?
Pencereye yürüdü perdeyi araladıktan sonra. Sehpanın üstünden bir sigara almak istedi. Bakır bardağın ağzına kapanmış bir yaprak vardı, yaprağın altındaki su titriyordu. Ne olduğunu anlamak için hızla baktı pencereye, köpeği kapıya koşmuştu. Vaktiyle sekiyi duvara çok yakın yaptığından titriyor olmalıydı su, aldırış etmedi nedenine, köpeğin hızla gelişinin sebebini merak etti. Kapıyı açtı hızla koşup, bahçe kapısına baktı. Biri vardı ona bakan. “Kimsin” diye sordu, cevap alamadı. Tekrar sordu daha gür bir ses tonunda, cevap alamadı. Hızla yürümeye başladı. Sanki o yürüdükçe silüet daha çok büyüyor, genişliyordu. Fakat güneşin ışığından olsa gerek yüzünü seçemiyordu. Yalnızca paçalarını görebildiği yerde durdu. Bu paçalar geniş, yırtık ve sanki bu özellikleri rahatlığı için üretilmişti.
“Kimsin” dedi tekrar. Cevap gelmedi. Silüetin paçaları hareket ediyordu. Adımlarını gerisin geri atmaya başladı. Evden gidip tüfeğini almak istedi, bunun için delice bir hırs duydu. Bu cevap vermeyen ve hareket eden şeyin niyeti iyi olamazdı. Vermek istemedi sırtını ona, gerisingeri yavaş yavaş gitmek istedi. Birden koşar adım gelmeye başladı, paçalarından yukarısı görülmeye başladı. Dizinin yerinde eklemsiz ve yeşil bir sıvı gördü. Sonra ellerini ve yüzünü… Bu korkunç şeyin gelmesinin tek bir sebebi olabilir diye düşündü, kaçmak istedi ama üstüne atıldığını hissetti rüzgarından… Yüzünü korudu apar topar. Burnuna lavanta kokuları doldu. “Böylesi seçkince bir koku bu paçalardan gelemez” diye düşündü utançla, kendi korkunçluğuna utandı.
Uyandı sonra ter içinde. Pencereyi kapatmıştı ve yorganın altında bir büklüm yatıyordu. Hepsinin bir rüya olmasına sevindi sonra. Öyleyse kağıt da yerinde duruyor olmalı diye düşündü. Sabah seherinin loşluğunda baktı kağıda… Mum ve kağıt olduğu gibi duruyordu. Geri uyudu.
Uyandığında güneş ışığı odaya dolmuştu. Yatakta darmadağın halde yatıyordu ve güneşin haleleri, duvarda perdenin ardından raks ediyordu. Zinde biçimde uyandı. Aklının yalnızca bir köşesi ağırmış gibi hissediyordu. Sehpaya gitti usul usul. Sigarasını almak için baktı. Bakır bardak devrilmişti. Yaprak ise içindeydi. Sigarasını yaktı güzelce ve mektuptaki bir yerin üstünü çizdi. Mektubu teslim etmeden önce odaya son bir kez baktı. Pencerenin önündeki kitaplar, yere düşmüş battaniye, her şey yerli yerindeydi… Olduğu gibi bırakıp sekiye çıktı.
Birisi kendine seslendi. İşte oydu! Ona verdi heyecanla yazdığını. Her zamanki gibi beyaz ceketinin dış cebinden kalem çıkarttı:
“Bravo İsmail” dedi. “en azından neyin olmayacağını biliyorsun”
“neyin olmayacağını bilmiyorsun
olacak olan ne ola ki?
bu çizik yazıdan mı bahsediyor acaba
ama üstünü de kuvvetle çizmedim ki
üstü çizilenler okunmaması gerekenlerdir
ama öyle olsa tamamen silmez miydim
keşke mum sönseydi, o vakit iz olmazdı
o vakit izlerin sessiz olduğu mumlar
pervasızca yaralamazdı”
II
Rapor 23.
Avluya inen Bay İ. yazdığı şeylerde olumsuzlamaya gitti. Nedenini bilmesek de bunun olumlu bir hareket olduğunu söyleyebiliriz. Fakat hala yaşadığı yeri evi sanıyor. Bununla beraber odasında bulunan kitapları ilk “v” harfine geldiğinde yarım bırakmaya karar veriyor. Mektupta bu kitaplardan da bahsediyor. Hala tehlikeli. Söz konusu mektup şöyle:
“Buraya geldiğimden beri sessizim. Yalnızca seninle konuşmaya can atıyorum. Dün gelmiş olabilirim buraya -daha önce de belki, ne önemi var…-
Sadece adını andığım sürece seveceğim seni. Adını anmak istiyorum sürekli, sürekli. Susuyorum. Bardağımda biraz su var, onu içiyorum sonra.
Sana dair şeylere sahip çıkarak özlüyorum seni. Yerli yerinde duran hiçbir şeye ellemiyorum. Hatta kaldığın yerde duruyor kitaplar. “Bu ilişki için yıpratmadın kendini hiç” demiştin. Ya onlar orada dururken dokunmuyorsam, buna dayanmaya çalışıyorsam ne yapıyorum?
ne yapıyorum dersin ne yapıyorum
adını anmaya çalışmaktan başka
işte haykıracağım
v
seni gebertmek istiyorum
ve seni
çok seviyorum”
III
…Söz konusu yangının müsebbibi olan hasta İ…’nin, odasına sigarayı ve mumun kimin soktuğu araştırılıyor.