Soğuk, sert bir aralık, cumartesi. Akşamdan beri içimde bastıramadığım gezinip dolaşma, bakınma isteği. Boş, amaçsız bir şekilde dolanıp, sıcacık giyinip sert soğuğu hissetmek. Evdeki günlük kahvaltı, ev düzeni, düzen, nizam rutinimi tamamladıktan sonra üzerime sıkı bir şeyler geçirip kendimi dışarı attım. Hedef Alsancak Kıbrıs Şehitleri. Gitme gerekçem; Yelkovan Kitabevi'nden, kitap okuma kulübümüzde okunacak bir kitabı almak, amaç gezinmek. Ulaşım kısmında hedefe iki yüz elli üç nolu otobüsle gitmeyi tercih ettim. Yolculuk süresinin daha uzun olduğu, ama durakla kitapçının arasındaki mesafenin kısa olması bu kararda etkili oldu. Uzun süren bu yolculukta geçirdiğim bu süreyi Dr. Özgür Bolat'tan online aldığım Birey Olma Eğitimi'nin telefondan tekrarını dinleyerek geçirdim.
Durağımda inip tam olarak nerede olduğunu çıkaramadığım kitabevini bulmak için sezgilerimi kullandım, sezgilerime çok güvenirim beni hiç yanıltmaz, kendimi kitapevinin sokak başında buldum. Oradaki işimi hallettikten sonra Kıbrıs Şehitlerinin ana caddesindeki insan selinin arasına bıraktım kendimi, kulaklığımdan gelen Özgür hocanın "Çocuklarınızı yemek yedirmek için zorlamayın onların adına karar vermeyin," telkin ve uyarıları eşliğinde yürümeye devam ettim.
Hafta sonunu birlikte geçirmek isteyen, birbirine baygın baygın bakan sevgililer, sevgilisi olmadığı için hemcinsi arkadaşlarıyla takılan, kıkırdayarak dolaşan kız grupları, iki söyleyip hu ha ha diye gülen erkek grupları, arada bir benim gibi yalnız dolaşıp beden dillerinden, bakışlarından anladığım, benim gibi evde ne eksik, akşama ne pişirsem diye düşünen kadınlar.
Birkaç alışverişimi tamamladıktan sonra rotam Ege Boncuk, ışıltılı dükkan her zamanki gibi kalabalık. Bir bilekliği almamak için kendimi zor tuttum, not defterlerine olan zaafıma yenik düştüm, en şirininden bir tane alıp evin yolunu tuttum.