Kavgada yorulmazsa

Kaşındaki vida adımlarından tanırım onu

Bir gemici merdiveninde 

Sırtını yaslayarak izlediği gökkuşağından

Belli belirsiz çillerinden ve

Parmaklarımdaki tütün kokusundan


Belinden pek söz ettirmez

Susadığında yumruğunu sıkmasından 

Tanırım onu

Yutkunduğu usturalardan

Tellerde gül yetiştirmeye çalışırken 

Dikeni gübre sanar o

Gözbebeğindeki devrelerden tanırım

Devleti topraklamak isteyişinden


Bazen sustalıdır

Bu şekilde katlanır dünyaya uzanınca

Tövbe haşa bir tanrı doğurmuş

Yeni limon vermiş bir ağaca 

Gölgesini anlatıyor

Işığa memesini uzatmış elinde mi

Bıçağı bırakmasından tanırım onu

Bıçak tutuşundan değil


Böyledir

Olmaz şeylere yabancı 

Okumayı öğrenmeden

Önünden yürüdüğü kitaplara inanır

Yani bir kapı sesine

Davetlere geç katılmaya

Ömrü bu yüzden uzun

Onu inadından tanırım