kanıt istiyor zaman

zehir, sihir ve tarif istiyor mesajlar

büyümüş çocuklar kadar inkarcı

güverte delecek imgeler kadar metal

 

vazgeçemediğim bir mide bulantısı

yok etmek tasvir de etmektir hiçliği

vaktim şaşkın, kararlarım fikirsiz

ama anlatamam

bazı mevzular bahsi geçince anılmadıkları için geçerli

kaçtıklarım ifadesizliklerime sığınak

ben kimsenin bu hikayede ağlamak için bulunduğunu düşünmüyorum

söyleyebileceğim fazla bir şey yok

giyotin güzel bir enstrüman olsaymış mesela

başladığım yerde bırakıyorum pervasızlığı

her defasında ben demektir bütün kırılgan aşamalar

kuvvet noktası artı basınç eşittir gereği yapılmayan

yani kaybediş

ben bu formülü götümden uydurdum

siz bütün iyi niyetlerinizle doğurdunuz

kimseye inanmayı savunacak değilim

bu sebepten hikayenin kendime göre olan kısmından çekiliyorum


hayrola, bu ateşin içinde ne arıyorsun, şiir mi? 


hayvanlar korkmayı bilmiyor

bırak o kalemi hemen, beni çağırıyorsun

bir cinayet işliyorsun

bir cinayet ustaca baş ucunda her gece uyuyordur

bir cinayet kılıcına dolanmış kırbaç

bir cinayet ölü çarşaflardan siliniyordur

bıyığına sürtünüyor galiba dişlerin ısrarla

gölgeler hortluyor ateşler içinde

gizlenmiş tüm ters açılarımla yaseminler kokuyorum

her şairi kanuna uyan yerlerinden kesmeli

bu son damlayla yüz yılı lanetliyorum

tavrım kaygan avuçların nasırı

salt emanetler arasından çıkıp geliyorum

benimkisi dönüp dolaşıp ötesini yakalayıp yere çarpmaktır

bak dikkat et

sadece yazarken bile en az yirmi kere ölüyorduk

belki de öldük

ama bunu vurgulamak istemiyoruz

bir düşünsene

ölünce bile dikkat çekmek istemiyoruz

ölünce bile gizlenmek istiyoruz, ne güzel

frengi Nietzsche demektir

kamburundaki cenneti tokatlayan soylu devletler

sana bir buket meyhane getirdim sevgilim

hadi hemen suya koyda Akdenizlerimiz şenlensin

 

yerlerini hatırlayamadığım kuyular var ve ben hiç birinizi bulamıyorum