Var olmak; varlığını sürdürmek mi asıl mesele? Ruhunu özgürleştirememek, zihnini özgürleştirememek. Düşüne erişememek. Bu sancı; kemiklerini sızlatan görülmeyen bu sancı, senin bildiğin; gözünü buğulandıran bu sancı. Hiç sonu olmayan rahata erdirmeyen bu yol. Küstüren yine de debelendiren bu yol. Varlığı bi dert yokluğu başka dert olan bu sancı. Küçücük bi mum feri gibi bazen usul usul yoklayan birden harlanan deli bi ateş olan bu sancı. Yaşlı gözler, yorgun ruhunla çare aratan bu sancı. Tökezleye tökezleye yürüdüğün bu yol.. bu tümsekleri bu çukurları bilen bilir. Onlar tanır birbirinin gözünden; harını görür ateşinin. Peki nerdeler? Her biri bi yakaya serpilmiş çekip kuyusuna mi gizlenmiş? Yalancı baharda açan çicekler gibi aldanmışlar mı? O rutubetli kuyudan göğe davranmışlar da gerisin geri düşmüşler mi? Düzlüğe çıktım sanıp yamacın ardındaki koca boşluğu bilememişler mi? Napmışlar söylesene?
Var olabilenlere hayretle imrenmişler. İmrenmişler ama göz göze gelememişler. Çoğu zaman bakmaya cesaret edememişler bile. Çünkü bilirlermiş onlara bakmak içe bakmakmış aslında. İçinde gördüğünle uyuşmayan dünyan katlanılabilir olamazmış; bilirlermiş, tecrübe edilirmiş bu. Sonra sonrası kuyuymuş. İstediğin kadar tırman gök uzaktaymış; göğü görmek dahi meseleymiş. Sızan ışıklara tututuna tutuna yorulurmuş tutsaklar. Yorulurmuş da yine de bakıcam diye canı çıkarmış o küçücük aralıktan. Kimse de aralığı genişletmezmiş; elinden gelse dahi. En çok bu kırarmış tutsakları; görüyorsun beni görmüyor musun yoksa? Göremedin mi beni bunca zamandır? Peki, öyle olsun. Çatlağımdan göğümü aramaya devam ederim öyleyse derlermiş. Gücüm yettiği kadar. Göğe bakma arzuma karşı gelebilen bi taş olamaz tepemde derlermiş. Her bir tutsak bu yolculuğu biricik yaşarmış. Kendine tutunurmuş yorulunca; bunu da kuyuda öğrenmiş. Bi çok kişi gelip bakarmış bakarmış da onlar da ona cesaret edemezmiş. Kuyudakiler göğe hasret göktekiler kuyudan bi haber yaşar giderlermiş. Tabi göktekinin göğüyle kuyudakinin göğü bir mi bi tartışılır. Sanki bir olsa kuyudakini görürmüş; aynı göğü paylaştığı olsa bulurmuş sanki.