Gün geçtikçe bir batışın içinde sürükleniyordu. Güneşin her doğuşu aynı şeyleri ifade etmeye başladıktan sonra artık bir anlam veremediği bütün anlamsızlıkları bir bir kafasında yok etmeye başlamıştı. Bu iki cümle bütün hayatının bir bölümü kapsamıştı. İçinden çıkılmaz işlere bulaşmamaya karar vermişti. Verdiği karardan caymak için yine de kendine o hata şansını vermişti.
Bir cümledeki eksik yüklemini arıyordu aslında. Ancak bu sandığından bile uzun sürdüğü için artık bir arayış içinde olup olmadığından bile şüpheli bir vaziyette “yaşam” altında gölgeleniyordu. Karamsar olduğu söyleniyordu, ama mübalağasız karamsardı. Sadece bir insanı tanımadan onun hakkında hüküm vermek o canına tak etmişti. Endişe insanın hamurunda olduğu için o daha fazla bundan zedelenmişti belli ki, istemeden de olsa. Sesini bütün kitleye değil de bir ufak şeye dahi anlam vermek isteyen birine ya da birilerine duyurmak istemişti. Ve yine ancak bulunduğu kalabalığın buna henüz hazır olmadığını çok geç anlamıştı. Belki daha evvel anladığı bir şeydi, ama ona rağmen bir şeye tutunmak arzusu yüzünden, yenilmişliği henüz kabul ettirememişti kendine.
Sonra… Sonra mı? Kayboldu "Beyaz Mantolu Adam"...
30 Mayıs 2016