Ben gönlümü köşesi olmayan bu dünyanın en sivri köşesine bıraktım

Gözden uzak bir kuytuda belki

Fakat sesini kulağımda

Narin silüetini hemen karşımda

Tenini kor gibi yanan göğsümde hissediyorum.

Elleri Şefkat kokuyor gönlümün,

Sesinde cennet kuşları şakıyor,

Saçlarında asma bahçeleri.

Tüm bu muntazamlığı ile düşlerime

pelesenk oluyor her gamlı gecede.

Evet acıtacak kadar uzakta

Ama görüyorum onu

Ama duyuyorum onu

Tüm bunların dayanılmaz acısı bunalttığında beni, üstüne mecnunluk sinen ceketimi de alıp çıkarım.

Kaçarım bir çocuk kâbusuna benzeyen yatağımdan.

Sokaklar boyu yürürüm

Özlemim kanayana kadar yürürüm

Dünyanın en sivri köşesini ararım.

Bulamazsam onu, her gece olduğu gibi yine.

Kaos yetiştirdiğim gazap tarlamda bir mezarlık beğenirim kendime

Güneşfarkına vardığında bu durumun

Parlar kirli binaların ardında

Bir tek evsizler ve hayalperestler sever güneşi.

Deşifre ettiğinden saklandığım korkak

harabeleri

Hasmım bilirim güneşi

Ama ufak bir umuda sebeptir o koca parlak dev.

Acaba derim, acaba? Onu bulacak kadar aydınlatır mı bu riyakar gezegeni?

Bunu asla bilemeyeceğim ne yazık ki.

Gönlüm,

senin özlemini öğüten bir değirmen yetiştirdim açtığın boşlukta.

Yalvarırım

Sana kavuştuğumda beni sevinçle kucakla.