Üşüdüğümde gözlerini kapat üstüme. Belki tekmelenirim ama korkum yok. Gözlerinde gezinen yorgun haramiler bana zarar veremez. Yüzyılların verdiği bereket ile oluşmuş ela renk benim görünmez pelerinim olur. Bana sorarsan ben yeşili severim. Olsun. Bir köşeye sığınırım. Orada her renk biraz koyu olur. Yazacak bir yer bulamazsam duvar kâğıtlarını sökerim. Hapse mahkum bir fikirim ben, ancak şair ruhlu bir adamda vücut bulurum kendime. O adamı gözünün önünde tut. Küçük bir çocuğun yarınlara umudu gibi uçuveririm. Meşalem olimpiyat meşalesi değil. Elbet sönecektir hararetim. Titrek bir şekilde kalemde kellemi sallandırırım. Tek suçsuz olarak aşağı ilk ben atlarım.


Oysa göz göze gelirsek beraber oluruz. Kutsal ışıktan kim bilir neler doğar? Yarınlar nelere gebe, bir damla suyla ne hayatlar başlar? Üstümüzde yağmur ormanlarının ıslak ağırlığı var. Bir ağlasak küresel ısınmadan daha fazla yükseltiriz okyanusları. Nuh, hayvanları gemisine doluşturmadan yaparsak bunu kıyameti koparırız. Rastlantılara izin veremeyiz. Göz göze gelirsek bırakamayız. Dünya o andan itibaren diğer her şeyiyle yük olur.


Gözlerimizi bir an ayırırsak ikiye yarılır her şey, denizler kutsal hikâyelerin kahramanı olur. Ay çatlar kıskançlığından ortadan ikiye bölünür. Üstüne alınır bazıları bu yaptıklarımızı. Ayrı ve yarı kelimelerindeki bu benzerliği basit bir şairanelik zannedip bunları bizim yaptığımıza inanmazlar. Oysa bir âşığın çabası alkışlanmalıdır. Bunu hak eder. Her yüz yabancıyken görüp de tanımamak yabancı olmakla aynıyken biz de böyle bir manzarada kör oluruz.


Artık anlayabilirler zorluğumuzu, imkansızlığımızı. Göz açıp kapamakla yok olacakları. Ne aç ne de kapa gözlerini. Bana bak ve kör ol. Gözlerinin ışığı sönünce buz tutar her yerim ve çok geçmeden üşürüm. Üşüdüğümde gözlerini kapat üstüme. Artık korkum yok.