bir hayata doğru yürürdük seninle
kestane ağaçlarının geniş yaprakları altında;
bol kasvetli havası olan bu şehrin diplerinde,
ayaz- sıcak demeden kavuşurdu ellerimiz
bilirsin, ne kadar iç çekişli...
ve bu göğün genişliği hâlâ gözlerimin aleyhine
şehri ortasından yaran bir akarsu gibiydik
gittikçe gidilecek yerleri arttıran yalnızlığımızı,
bir kenara bırakıp tuhaf tebessümler icat ederdik
iyinin ilerisini unutur ve çetin soruları itlaf ederek,
işe yarar bir şey kılardık şerden anladığımızı
tabiatın peşinde oluşumuzdan doğal ne var
şifasını nerede arayacağını iyi bilen iki insandık,
alt tarafı bu, üstü dünyayla karışık iç sıkıntısı
ya pek çok şey anlamıştık
yahut dünyadan ilanihaye uzaklaşmıştık
çünkü her şey en az bu kadar yabancı,
en az bu kadar aynıydı.