göz görmeyince gönül katlanır denir ya
öyle bir şey mi acaba sendeki?
bir ağaç nasıl kurur
ve nasıl yadırgarsa bunu toprak
bende öyle dökerek işte içimi
sana doğruluyorum
meraklısı gibi hayatın
sözüm ona seviyormuş gibi yapmadan
değmeden pamuk tarlasında uyuklayan bir çiftçinin ellerine
bütün unuttuğum isimleri
birer birer sayıklıyorum
rüyalara inanmadığımdan değil
hayata inanmadığımdan.
/
belki bir son'du bu virgül
üç noktalar; sönmüş volkanlar gibi
sona razı bütün iyi niyetler
sönen yıldızlar gibi yokluğa mahkum
uzaktan bakınca aşk sanılan
yaklaştıkça azalan
bütün yakınlıkların yok ettiği
uzaklıklar bazı aşklar
ellerin mütemadiyen soğuktur senin
bu da başka bir sanı
evet sıcak bir gülüşün var
ama ellerin...
rahmet dilenirdi sokaklardaki güvercinlerin seslerine karışan fısıltılarla
ellerini birbirine bağlayıp duran şu yaşlı kadın
tanrı esirgeyici ve bağışlayıcıydı
rüzgarların getirdiği bazı ürpertiler içinden
ter akardı
uzak coğrafyaların alnından
kalabalıkların da bazı kabalıkları olurdu
sonra sen yine hep uzak
sevgilim gözlerin ikindi sonrası tembellikle uzanılmış bir yatağın kenarında
sessizce duran takvim yaprakları gibi...
bak azalan o şeyi de anımsadım:
zaman...
sen bana doğru akan
azıcık kalan
azıcık inan.
marquez
2023-03-26T19:18:41+03:00@r.ç sevgiler
r.ç
2023-03-26T16:37:46+03:00her okunduğunda farklı bir derinliğe sokan yanı var. kalbinize sağlık...