Anlayabileceğimden ve anlatabileceğimden fazlası var orada...
Sığdırabildiklerim ve sonra sığdıramadıklarım... Yaşadıklarım, yaşamak istediklerim, yaşayamadıklarım bir hayal gibi süzülür gözümün gördüğü ve görmediği sonsuz ufuklarında…
Her rengini bilirim, renksizliğini de...
Suratsızdır bazen, bazen de şen şakrak…
Üzgünken kucaklar gibi sarmalar bazen, bazen de bak kendi çarene der gibi şimşeklidir…
Ve mutluyken de yıldızlarını saçar, gözümün gördüğü ve görmediği tüm ufuklarına ya da fırtına öncesi sessizlikte kaybolma uyarışı der gibi tedirgin edicidir…
En büyüleyici yanı ise kaydırmasıdır yıldızlarını, gözlerin parlayıverir, kapatıverirsin hemen gerçek mi diye, sonra çizgi çizgi altın sarısı o ışığı görürsün, sanki her şey birden değişecek gibi aklın bulanır, kalbin hızlı hızlı çarpar, hayatın film şeridi gibi geçer gözünün önünden ve bir şeyler olsun değil, bir şeyleri değiştirmek istersin...
İşte… işte… işte… benim gökyüzüm, gözümün gördüğü ve görmediği sonsuz ufkum...
Ev.