Mutlu olmak zorundayız, güçlü, huzurlu ve dingin olmak zorundayız. Belki olmak değil bu şekilde görünmek zorundayız. Çünkü artık bizimle ya da bizim için dertlenen yok. Öyle ya ölsek kimisi ardımızdan "iyi ki öldü" demek lütfunu gösterecek. Ölüm lütuf fakat iyi ki diye lûtfeden sürgünümüz bitti diye değil, bizden kurtuldu diye bunu lûtfetti.
Mutlu olmak, güçlü olmak zorundayız çünkü bu çağ, güçsüz kalmayı, aciz olduğunu bilmeyi ve ikrar etmeyi kaldıracak bir çağ değil. Düştüğümüz yerden kaldıracak eli bulamıyoruz aksine neden daha dibe düşmedik diye hor görülüyoruz. Güçlü olmak zorunda olmamız, bizi güçsüz, aciz görmek ve bundan da keyif elde etmek isteyenlere meydanı bırakmak istemediğimiz için. Belli ki biz buna inanmak istemiyoruz.
Mutluluk bahsinde; mutlu değiliz ama olmak zorundayız. Neden? Çünkü bizi mutsuz eden şeyler kimsenin pek de umurunda değil. Benim derdim bana yeter diyenler ile aynı havayı teneffüs ediyoruz. Dert belki sana yeter ama dur bakalım neden senden daha dertli olana sağırsın diyemiyoruz. O övdüğün eski insanlar, dertlere derman olanlar, yani yardımseverler tarihin tozlu raflarının lakırdısı mı? Hadi dünyaya gelişinin bir hikmeti olmasın ama buradan gidişinin neden bir hikmeti olmasın ki? Gelirkenin aksine, giderken yanında götüreceklerin kaderini belirleyecek. Hüzün iyidir, hüzünlü olmak güzeldir, bir hüzne tebessüm olmak ise ayettir, emirdir, sudur. Başkalarına köprü olmamız gereken bir çağda başkalarının köprülerini yıkmak insan için tiksinti verici bir şey. Belki caiz değil ya da etik değil. Her ne değilse insana değer değil. Neden varsın ki dünyada, bir kalbe ruh, bir tufana Nuh olmadıktan sonra? Ben mi, ben mutlu olmak istemiyorum. Onu sonra yazacağım...
Hakan Akçin
19 Temmuz 2024.