bir yaprak düşer içimden
usulca süzülür bir müddet havada
gönlümün şarkında ve garbında dolaşır
dilime kadar gelir
diyemem de kimseye
ayıptır, söylenmez bu devirde
içimden bir yaprağın düştüğü
yutkunmak mahiyetinde tekrar içime yollarım
aklımın bir ucunda kalır
durmaksızın onu düşünürüm,
gece yatağa girince ilk o akar
akar da yine içime
benden gelen, bana gider
ki ben kimsesiziyim bu cihanın
akan dereler, rüzgarda salınan bir ağaç
onların bile rabbi var
ben kendimin gül bahçesiyim
ahirim de, dergâhım da bu bahçe işte
desem ki vakit şimdi ölüm vaktidir
doldu sürem, bu son nefesim
yine burasıdır mezarım
içim yine kendime
bu kadarmış dünya
bilseydim
bilseydim doğduğum toprak, üstümü de örtecek bir zaman
bilseydim hayat öylesine uzun gelirken, nasıl hızlı
ve bilseydim aşk yalnız insana mı duyulmalı
o zaman mütehassır olurdum
efil efil esen bir rüzgarda kollarımı açardım
içime düşen yaprağı bir ovanın en tepesinde dünyaya armağan ederdim
gül bahçemden çıkar, başka çiçeklerin dikenleri var mı merak ederdim
hata yapmak bana mı mahsus?
bu yaprak bir bana mı dert geliyor?
şimdi dünyanın herhangi bir yerinde
bu derde derman arayan var mıdır Allah'ım?
ne zormuş insan olmak,
gül bahçen varken bile.