Ütülmüş çocukluğumu devral bir gece yavaşça
Herkesler cızlamında istemek bildim seni
*
Birçok okunan mısranın
İkinci anlamını tattığım gün
Bugün
Beş harfin içinde bir suskunluk durdu
Baş harfiyle güller getirdi cancağız
Avazım Tîn’cir çeşmesi
Susuzluğum ağız
-
Her şeyi onlar dağıttı
Yakacağız hepsini biz de nasipse
Ne olur ne olmaz ellerimiz yanar diye
Yağmurlar topladın mı ya sipse
-
Toz kaldırmadan
Gözkenarları yanından
Bir kızılcık dalına hüdhüdü g'üleştirdi güzel
İç çekişli şiirler düşürdü yüzünden
Başın’ eğdi durdu yangından falezler
Gece lâci gece oltakarası boşluk
Yokladı yüreğini adımları hüzünden
Öyle ince bir sızı üstünde
Böyle bir kısa kesmek işte
İnce bilek
Ağır taş bizimkisi
Sen geçtiğin sonrası
Limana düşmedi hiç kırıntısı
Sen göründüğünden beri
Ateşîn ceriha ve dingin mırıltısı
Kaburgama sıkışmış deli tohum
Çok yıllık bitkiler söyledi duvar diplerine
Mahzun bir kavrayışla kabullenişi bıraktık
Darılmalı kırılmalıydık
Dallarım kısıklar köprüsü
İçim kırıklı adamlar büstü
Meşenin acıdan ağmış gürültüsü -susveLâ-
Tanımı yok başa dönmüş üzüntüsü
Nasıl bir günah sotelenmiş köşelerden soframıza
**
Ben ellerini külle temizleyip
Külle kirleten suyu ben
ve ellerim benim
Bir fotoğrafı bile yakalayamamakla müşerrefiz
Dumanım yokmuş gibi başımda
Beni Akdeniz'e döndüren Elbruzî
Birağaçölürbingüldarılırgeçiyoriçim
Bir ekmeği böler
bin gün sarılır mı içim
***
Ama sen cancağızım başlı başına
ve
duruşun senin
Göze alınacak bir sevmek burukluğudur
-Yaraya ekilen tuz kuruysa ne demeli peki-
İstersen bir merdivene çıkartman mümkün
Her güzelin öldürdüğü yerden beni
Tutup beni yüzümden
Tutup beni canımdan
Tutup beni
Bir tek güzelin çıkaracağı yerdeyim
Bir G’üzelin
Tutup beni çamurumdan
Soluğumu çiçeğe döndüreceği yerde
Öldüğüme söyledim
Ve ekledim sevdamı işte
Taş yutkunmalar ağırlığında
Tutabilmek
Yasaklı şiirler kokusunda ellerini
Her kuzeylinin inmek istediği beraâte sâdr
Şefkate tebşîr o elleri
Tanımadık bir tebessüme d-üşüyorum
Hayr’o'lâ
Gün doğa
****
Masîva topluyor göğ’den
boynun’ eğip gülmen
Asil, aziz, el değmeyen
Bu sefer
Bir sefer beni bilmek istesin söylüyor kanım
Yalnızca ikimizin öldüğü bu dün
Bu yâ
Sizden yana olmadığımı sustum
Benden yana durmadın hiç
Bu dünyâda
Kokuyorsundur belki tanımasam da
İğdenin suya kanması kadar belki
İğdenin
Suyu
Kader
Sanması kadar
*****
Tutup beni kaldırdığın yerdeyiz şimdi
Yakamda ezilmiş vazgeçmek çiçekleri
Bu yağmurda kurumaya uyanıyorsun
Avurtların yeni bir güzellik bildirisi
Gül ağacına eğiliyor içimde bir çocuk
Yaslanışın duvara omuzlarımı anlatıyor
Kurumuş her duta cansuyu söylüyorsun
Menengiç dalına konmak diye bir yalan
Soluk bir heves kırıklığı kanaladım
Yamalarımın en üstüne
Tek isteğim bu duvarlar kahrında
Bir pencere bakması-ydı senden bana
Bulantılar
Bunaltılar
Bukağılar sızlarken ömre
Buzum kızıl tuzum yaş sormasınlar
Yanık gül savrukluğunda avare
Yüzünün kelimeleriyle düşünüyorum
Çatısından başlıyorum sütunsuz bir aşk
Bilmesem de tanımak çekiyor canım
-Sâvare-
Ey canan
Ey umudumun akrabası
Marisadan geçmiş bir bahrî
Tutmayacak mısın can’içi
GönülderuhKâlptecan
Aşkın rengini adından getiriyorum hizaya
Gri bir unutuşu rengine döndürüyorsun
Kırlangıç sudan çıkıyor sebepsiz fezaya
Her kelimenle bizi tekrara düşüyorsun
-Ne hoş-
Bütün heybemi dağıttılar
Çaldılar da yere
-yarımlık heybetimle-
Bir tek kelimem kaldı söyle
Yağmur
Yağmur yağıyor mu sipse
...
Ah şu karalıklar
Gülpse
Nasıl dayandı köprücüğe bilsen
-Bir sen-
Görsen nasıl ziftî kasttır yokluğun
Gelmeni mayaladım her kapıya
Demi acıdan koyu âh cânımın
*****
Bir zeytin dalı yak ismimden
Görmek bulsun gök-yüzünü içim
*****
Ütülmüş çocukluğumu devral bir gece anamdan
Herkesler cızlamında bilmek istedim seni
Yerde sürüne sürüne bir aşekâ köksüz
Kime kör ki düğümlenir bu bilmedikleri
Nazımın geçmediği bir çığa döştüm
Ah bu kör vay bu sensiz şiirler dili
Kâlbimi sustuğum karataşa yontulmuş
Bir sunak bozdum gözyaşım kan içre
Son mermisi gül sürgünü alnımda bahrî
Ölen öldüğüne sevdiğini mi söylesin
.
Mirza Şâmil.
Haziran’24
.
.
âh...şunazımıngeçmediğihepsanaküstüm
görmezlerdengelmişhoşgelmişbirtanem
üstü.başı.hep.toz.yine.hüznüm...
…
Kimse inanmadı bir ağacın yürüdüğüne
Seven sevdiğine öldüğünü söylesin
.
,
2024-06-01T22:44:32+03:00İyi yazıyorsunuz ama bir çok romanı bir kağıda dökmek gibi geliyor okurken.