Hikmetinden sual olmayan yerlerden biri asker ocağı. Ocak dediğime bakmayın, yakıtı insanlar ve taşlardan oluşan bir sıcaklıktan müteşekkil olan İzmir'in sıcağını gölgede dahi hissetmek mümkün. Temel ve genel temenniler arasında eğitimin bitmesi ilk sıralardaki yerini koruyor. Düşünce, düştükçe düşlenirdi. Ama burada yerini dış faktörlerin de etkisiyle efkara bırakıyor. Sıradışı olan bir çok şey burada olağan sayılıyor. Aynı anlamda tersi de mümkün. Buradaki mantık ve kurallar sadece burada mantıklı. Sosyal hayattan yalıtılmış bir yer. Buradaki sosyallik aynı şeyleri verilen emirler doğrultusunda, zamanında ve zemininde yerine getirmek. Kişisel farklılıklar tamamen yok sayılıyor ve bütün topluluğa sen dili ile -birinci tekil şahıs- hitap ediliyor. Emirler kural olarak telakki ediliyor. Defaatle uyarılanlar, kuralların yanlışlığını değil kendilerinin kurnazlığını ön plana çıkarmaya çalışıyoralar. Bununla da yetinmeyip kurallara uyanları ahmaklıkla itham ediyorlar. Bu durum yemek sırasından çarşaf düzenlemeye, sakal tıraşından bot bağlamaya, eğitimden kantindeki sıraya kadar her yerde ve her zaman gözlenebiliyor.


Şuan saat 10:15, 5 Eylül 2024, istirahatteyiz. Sabah kahvaltısı dışında hiçbir şey yapmadım. Bir tarafta yürüyüş çalışanlar var, diğer tarafta asfalta uzanıp uyuyanlar. Yanımdakiler köydeki tosunlarının nasıl sulanacağını anlatırken, arkadaşım dizimde uyuyor. Ben de sırtına dayadığım küçük not defterime bunları karalıyorum. Burası hem kendimi terbiye etmek hem de insanları yakından tanımak ve izlemek için bir fırsat. Düşünme eylemini başlatmak zor görünüyor. Ancak geleceğe hazırlık olarak bakıp notlarımı kabartmaktan geri durmayabilirim.


Saat 15 suları, konferans adı altında yıllanmış ancak yıkılmamış olan bir binaya sıkış tıkış 310 kişi giriyoruz. Adına sinema dedikleri bu binada sinemayı anımsatan tek şey giriş kapısının üzerinde yazılı olan sinema tabelası. Prosedür gereği yapılması gereken yapana ve yapılana pek bir şey kazandırmayan insanların birbirini eğlediği bu sunuma öfke kontrol semineri da yardımcı oyunculuktan figüranlığa doğru eşlik ediyor. Sonrasında aile ile alakalı ikinci sunumda iş çığrını aştı ve söz alan adaylardan evli olanlar bekarlara nasihat etmeye başladı. Evlilerin bekarlara, yaşlaların gençlere akıl verme geleneği burada da kendisine bir damar buldu anlaşılan. Ne hikmetse akla hiçbir zaman nazar değmiyor çünkü herkes "benim" aklım diyor.